29 Aralık 2005

YENİ BİR YILA UYANMAK...


Selam dostlar!
Yeni bir başlangıç dedik; evet geçirdiğimiz yılların farkındalığını yaşamanın zamanı geldide geçiyor bile...
Ne demişler; geçen gün ömürdendir...
Öncelikle işe ; kendimizi analiz ederek başlayabiliriz ne dersiniz?
Sağlığımız, yaşamımız, sevdiklerimiz...
Sonrasında etrafımıza dönüp bir seyran edelim;
iyilik, güzellik adına ; yaptıklarımız, yapamadıklarımız...
Hayatımızın meşakkatli, zamanın ise sabun misali elimizden kayıp gidişini izlerken geride latif izler bırakmasına müsade edelim.Hareket gerekli lakin durağanlğı yaşamımıza ritimle birlikte sokalım ki; geride yorgunluğu kalmasın!
Yaşam hep ; gülezar, lalezar değil!
İnişli-çıkışlı bazen dalgalı, parçalı bulutlu, dik yokuşlu, sarp kayalıklı...
Bazen Ağrı dağına tırmanmak gibi meşakkatli, bazen Konya ovasında dolaşmak gibi suhuletli ve coşku verici...
Hayat; zıtlıklarla güzel; nasıl ki; gece olmazsa gündüzün kıymeti, kötü olmazsa iyinin kıymeti bilinmez! aynen öylede hayatımızdaki elemli günler; sürurlu günlerizi şükür içindir diye düşünüyorum!
"Yaşamımızdaki işlediğimiz hataların çoğu, düşünmemiz gereken yerde hissetmekten, hissetmemiz gereken yerde düşünmekten ileri gelmektedir."diyor; John Colbins
Sözün özü arkadaşlar; 2006 yılından itibaren; öfkemizi sükut limanına çekelim, kısır düşüncelerimizin girdabından kurtulalım, haset ve ihtirasların fersah fersah uzaklarında yaşayarak; gülün kokusunu imbikten süzüp sevdiklerimize ter olarak verelim...
SEVGİYLE VE DE MUHABBETLE...

25 Aralık 2005

KAHVALTI SOHBETİ...

Sevgili dostlar! Candancığım ve Beyhancığım beni kahvaltı anketi için sobelemişler...
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına...


1-Normal bir günde nasıl kahvaltı yaparım?
—Kahvaltı benim için çok önemsediğim bir öğün olmasından dolayı; özenli yapmaya gayret gösteririm!
2-Hafta sonu nasıl kahvaltı yaparım?
—Hafta sonu kahvaltılarımız biraz daha özenle hazırlanır; sofra; kek, börek ve de değişik yapılmış(yumurta salatası, közlenmiş kırmızıbiber, patlıcan vb.) yiyeceklerle süslenir.
3-Belirli aile gelenekleri veya inanışları ile büyüdün mü?
—Aile bireylerinin eksiksiz sofrada bulunması yeterlidir.
4-Beslenme çantanı düşündüğünde neler hatırlıyorsun?
—Annemin yaptığı; nefis çikolatalı kurabiyeleri ve canım reçelli berlinerleri…
5-Benim için lüks kahvaltı nedir?
—Sevdiklerimizle birarda olduğumuz kahvaltı sofraları hep gözüme lüks gözükmüştür. Malum gurbette ve sevdiklerimizden ayrıyız…
6-Nerede, nasıl kahvaltı etmek isterdim?
—Doğal ortamlar tercihimdir; şırıl şırıl akan bir dere, yemyeşil bir alan, masmavi ve alabildiğine özgür bir gökyüzü…
7-Hayatımda hatırladığım özel bir kahvaltı var mı? Onu özel kılan nedir?
—Özel olan güzeldir! Özeli güzel yapanda öncelikle ortamda bulunan insanlardır!
Bizler için özel günler; bayramlardır! Babam rahmetli olmadan önceki bayram kahvaltıları muhayyilemden hiç çıkmayacak derecede özeldi.
8-Kahvaltı masasında eksik olmasını istemediğiniz başka bir şey var mı?
—Benim için olmazsa olmaz tek bir eksik vardır; oda çaydır.
9-Kahvaltı konusunda söyleyeceğim, ekleyeceğim bir şey var mı?
—Kahvaltının çok önemli bir öğün olduğunu savunanlardanım; büyük, küçük herkesin bu özel ve güzel öğüne mümkünse ailece vakit ayırmasını diliyorum…
Güne daha enerjik ve mutlu başlamak adına…
10-Kahvaltıya önereceğim bir tarif var mı?
—Olmaz mı? Benim sıkça yaptığım pratik bir puf böreği tarifim;


MALZEMELER;-1 bardak yoğurt
—1 adet yumurta
—kabarma tozu
—alabildiğine un (kulak memesi kıvamı)
—tuz(damak tadınıza göre)
TARİF; malzemeleri bir güzel yoğurun ve hamuru dinlendirin. Dinlenmiş ve kendine gelmiş olan hamurumuzu açıp, keselim ve kızgın yağda kızartalım.


AFİYET OLSUN!

Son olarak altın öğün kahvaltı için minik uzman bilgileri;

-Kahvaltı; demir, fosfor, kalsiyum ve protein açısından gerçek bir kaynak olup uyanır uyanmaz gereksinim duyulan tüm besinleri karşılayıp, büyük işler başarmak için vücudu hazır hale getirir. sanılanın aksine, kahvaltı yapmamak kilo almaya neden olur. kahvaltı yapılmadığında metabolizma yavaşlar, vücut koruma sistemini devreye sokarak yağ depolamaya başlar.

-En iyi kaynağın buğday olduğu B1 vitamini; besinlerden alınan karbonhidratı enerjiye dönüştürür. Buda depresyon ve zihinsel yorgunluğu engeller.

- Kahvaltı etmemek, sürekli yorguluk hissine, strese ve konsanrasyon güçlüğüne neden oluyor.

21 Aralık 2005

EVLİLİK ÜZERİNE...

Dejenere olmuş günümüz günübirlik ilişkilerine inat; evlilikte onuncu yılımıza girmiş bulunmaktayız...

Sözün bittiği yerden; şiirle devam edelim!

Meli/Malı Evlilik

Evlilik İki rengin uyumudur Birbirine karışmadan Birbirini karıştırmadan Varolmak yanyana. Evlilik İki rengin uyumudur Ben kırmızı, sen sarı Sen soldurmadan Ben kızartmadan utançtan. Evlilik İki rengin uyumudur Ben kırmızı, sen sarı Galatasaraylı olmaktır Saraylara layık Asil olmak, asil kalmaktır.
Evlilik İki rengin uyumudur Ben beyaz, sen siyah Beşiktaşlı olmaktır birlikte Asaletle süzülmektir Yıldızlar okyanusunda.
Evlilik İki rengin uyumudur Ben sarı, sen lacivert Fenerbahçeli olmaktır Sarı sarı kalabildiğince Lacivert maviye dönmedikçe.
Evlilik Üç büyüklerden biri olmaktır. İki ayrı bedenin Gönül birliğiyle. Ama ideal bir evlilik Galatasaraylı olmaktır AB standartlarında Bazen üstünde hatta Başarıyla kazımaktır İki bireyi Ortak bir yaşama.
Evlilik Hani ideal olanı Sonbaharda sarılar içinde Kurumadan ve solmadan Kıpkırmızı bir gül kalmaktır Kumrulara öykünmüş Bir çift aslan olarak.

Erdal Alga

15 Aralık 2005

YILAN KOLYE VE HİZMET ÜZERİNE...

Bryant S. Hinckley'den; Hizmet, büyük şahsiyetlerin bir vasfıdır. Havarilerine şeref madalyası takar. Bu dünya'nın iki büyük grubunu; yani yardım edip katkıda bulunanlarla, engel olup sadece tüketenleri birbirinden ayıran bir çizgidir. Almaktansa vermek ne kadar güzeldir!
Hizmet etmek zarif bir erdemdir. Cesaret aşılamak, ilgi göstermek, korkuyu gidermek, gönüllerde ümit yeşertmek, kısacası sevmek ve bunu göstermek, insanlığa sunulan en büyük hizmettir!
Ümit ederim ki; bizlerde ikinci gruba dahil olanlardan oluruz!
Çok hoşuma gitti, paylaşayım istedim! (bu konuda da yorumlarınızı bekliyorum!)
Şimdi takıp takıştırma zamanı! e hadi buyurun;
Sizler için potpori olarak hazırladığım takıları; sırası geldikçe paylaşıcağım!

İşte bunlardan ilki;

yılan kolye; misinaya; boru ve kum boncuklar, döne döne dizayn ediliyor!

Biraz daha açacak olursak; 0,20 mm'lik misinanın önce ucu yakılarak düğüm haline getirilir. sonra; bir kum, bir boru boncuk(her ikisinden de üçer tane olucak şekilde) üçgen oluşturulur ve bu üçgenin üzerine dönerek; bir kum bir boru şeklinde devam edilir!
Önden ve arkadan görünüşleri...

11 Aralık 2005

ŞEKERPARE TATLISI (en garantisinden...)


Arkadaşlaaaaaaaaaaaaar! bir haftadır yoktum acaba nerelerdeydim? (hoş gerçi Candan arkadaşımdan başka merak eden olmamamış ama! neyse...) nerede olucam tabikide buralardaydım lakin modem arızalıydı! hani merak etmişsinizdir diye yazdım!
Sevgili arkadaşlarım! bugün eşimi Fransa'ya uğurladım ve dün akşam onun şerefine yapılan (ki kendisinin en sevdiği tatlılardan birisidir!) şekerpare tatlısı; paylaşayım istedim!

MALZEMELER;*2 adet yumurta.

*1 su bardağı pudra şekeri.

*yarım paket margarin.

*yarım su bardağı irmik.

*2 su bardağı un.

*vanilya, kabatma tozu.

ŞERBETİ İÇİN; *3 su bardağı su.

*3 su bardağı şeker.

*yarım limon suyu.

HAZIRLANIŞI; yumurta, pudra şekeri, margarin bir güzel yoğrulur. Diğer malzemeler naif bir şekilde karışıma ilave edilir. Sonrasında şekil verilen ve üzerine yumurta sarısı sürülen parelerimiz tepsiye dizilir (findukları unutmayalım!) ve fırına gönderilir! fırından çıkan canım şekerpareler şerbetle buluşturulur!(şerbet malumunuz; şeker ve su kaynatılır, indirmeye yakın limon suyu ilave edilir ve tabiki de soğutulur.)

Tarif garantidir! sevenlere sevgiyle tavsiye edilir!

AFİYET OLSUN...

03 Aralık 2005

BANA ELİŞİNİ SÖYLE...

Sevgili Semanur (akçahan) arkadaşım tarafından sobelendim! (sobe cevapları üst üste geldi kusura bakmayın canlar!) alınız buyurunuz efendiiiiiiiiiiiiiim;
ELİŞİNİ SÖYLE SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM;
1-İlk elişi yapmaya ne zaman başladınız?
—Zannedersem 6- 7 yaşlarındaydım; annemin yaptıklarından heveslenip, tığla bir şeyler yapmak istediğimde, annem elime bir adet tığ ve yumak verip zincir çektirmişti (sayılırsa tabii…).
2-İlk yaptığınız elişini saklıyor musunuz? Fotoğrafı var mı? Peki, en çok sevdiğiniz elişi hangisi gösterebilir misiniz?
—Saklamıyorum hatta nerede olduğu konusunda bile bir fikrim yok. (ne yazık ki…)
—Arkadaşlar; itiraf etmek gerekirse, benim elişi sevgim biraz keyfe keder, canım o an ne ile meşgul olmak istiyorsa; benim için en sevdiğim elişi o oluveriyor.
3-Günde elişine ne kadar zaman ayırıyorsunuz?
—Günlük elişine zaman ayırmışlığım yoktur. Yukarıda da bahsettiğim gibi; benim için elişi anlık gelişen bir uğraşı…
4-Bilmediğiniz veya öğrenmeyi istediğiniz elişi var mı?
—Sayılırsa; yağlı boya resim yapmayı da öğrensem fena olmaz diye düşünüyorum.
5-“Bundan sonra sadece tek elişi tarzında çalışacaksınız” desek, ne seçersiniz?
—Demeseniz iyi olur, tek bir tarz beni sıkar arkadaşlar…
6-Sizce en zor elişi hangisi neden?
—Dikiş olsa gerek diye düşünüyorum; dikiş dikmeyi bilenlere hep imrenerek bakmışımdır lakin sıkıcı ve detaylı olduğunu düşündüğümden dolayı öğrenmeye yeltenmedim.
7-Yaptığınız elişiyle ilgili “mutlaka olması lazım” dediğiniz bir şey var mı? (renk, model, kullandığınız aletler, yardımcı unsurlar…)
—Olmazsa olmazım; heves ve haleti ruhiye.
8-Yaptığınız örneklere isim nereden buluyorsunuz?
—özellikle isim koymam kendiliğinden gelişir. Birçoğu da isimsizdir zaten.
KİM OLDUĞUNU SÖYLE, SANA ELİŞİNİ SÖYLEYEYİM;
—5 kelime ile kendini tarif eder misin? (istersen 15 kelime de olur, sınırlama yok.)
—İnsanın kendini anlatması kadar zor bir şey olamaz diye düşünüyorum. Fakat istenilmiş isteklere cevap babından bir şeyler karalayayım; güldüğünde etrafını ısıtacak kadar sıcaklık verebilen lakin negatif enerji aldığı ortamlarda içine kapanan ve mesafeli gözüken, kendini geliştirmeyi seven, çoğu zaman hoşgörülü ve demokrat, özgürlüğüne düşkün, iyi bir sırdaş, duygusal (toplum içinde çok fazla belli etmeyen.), anlaşılmaz (çözmeyi bilmek lazım), sinirli, (her ne kadar toplum içinde belli etmemeye çalışsa da).
Arkadaşlar daha fazla uğraştırmayın da beni, gidin kova burcunu okuyun. (tipik bir kova kadınıyım işte…)
1-Mümkün olsa şu şöyle olsaydı dediğiniz bir fiziksel özelliğiniz var mı?
—Haddime mi düşmüş! Yok. Allaha şükür!
2-Kendinde beğendiğin bir özelliğin var mı?
—Merhametli ve de tutumlu oluşum diyebiliriz.
3-Keşke böyle olmasın dediğiniz huylarınız var mı?
—Asabi olduğum söylenir olmasaydı iyi olurdu. ( kontrol etmeyi öğrenmeye başlamış olsam bile…) olaylara daha serinkanlı yaklaşmayı isterdim.
4-Bu soruyu sizler cevaplayacaksınız; sanal arkadaşlarınla yarın önceden belirlediğiniz yerde buluşacaksınız; nasıl birini bekliyorlar? Nasıl birini görünce; aa! bu şükran diyecekler?
Sobeleme hakkımı haşarı kızımız; Candan’dan yana kullanmak istiyorum.
Sevgili Serra; itiraf etmeliyi biraz zorlandım! teşekkürler ve de sevgiler...

"Dostluklara mesken bu yürek, aşka değil! sevgilinin gözlerine değil, dostun sözlerine, merhabasına muhtaç bu yürek! merhaba ey dostlar; yürektesiniz."

EV PERİSİ...

01 Aralık 2005

NE KADAR SANALIM?


Sevgili; Nilüfer (fotoğraf dünyası) ve Berrin (en güzel terapi) arkadaşlarımın sobelemesi sonucu bu oyuna ben de dahil olmuş bulunmaktayım. İtiraf etmeliyim ki bu sanal ortamda ilk sobelenişim. Yine itiraf etmeliyim ki; önceleri pek sarmamıştı fakat daha sonra biraz daha incelediğimde; bunun birbirimizi daha iyi tanımak adına hoş olacağını düşündüm! (bugün sanallık oyunu yarın bana elişini söyle sana kim olduğunu söyle yiyeyim oyunu…) gecikmeli de olsa; e hadi bana da kolay gelsin. Dilim döndüğünce yanıtlamaya çalışacağım:
1-Günde ortalama kaç saat internettesiniz?
-İpin ucunu kaçırmamak adına; 2,5-3 saati geçirmemeye çalışıyorum (bütün güne yayarsak fena sayılmaz değil mi arkadaşlar?)
2-Herhangi bir Messenger kullanıyor musunuz?
-Evet; MSN Messenger.
3-Kaç tane E-mail adresiniz var?
-1 adet.
4-Sizinle bütünleşen bir nick name’niniz veya sanal adınız var mı?
-Lise yıllarında; Hügoydu; (kahramanım benim var ya!) daim olan kısaca; Şüko.
5-Internet ortamında tanışıp gerçek hayatta pekişen arkadaşlıklarınız var mı?
-Yok lakin bundan sonra olabilir diye düşünüyorum.
6-Internet’ten alışveriş yapar mısınız?
-Hayır.
7-Ya Internet olmasaydı?
-E güzel soru arkadaşlar! ne mi olurdu?-Siz değerli ve de samimi olduğuna inandığım arkadaşlarımla tanışamaz ve bilgi alışverişinde bulunamazdım.
-Ablamla messenger’dan görüntülü görüşemezdik, ona aldığım şeyleri gösteremezdim, tabi oda bana…
Teşekkür ediyorum arkadaşlar!
Sizleri seviyorum!
Ben de Beyhan’ı (Beyhan'ın hobi sitesi) sobelemek istiyorum (kolay gelsin canım!).

27 Kasım 2005

APAÇİ KOLYE VE BİLEKLİĞİ

Konik ve kum boncuklarla dizayn edilmiş, otantik bir kolye ve zinciri takılmamış bilekliği! Takdirlerinize sunulur!
Aynadan çekilmiş görüntüsüyle sizlerle buluşuyor.


Arkadaşlar aceleden ters takmışım kusura bakmayın! konik (açık renk olanlar) boncuklu taraf üste gelecek!(ilerleyen günlerde bi resim daha çeksem fena olmıyacak sanırım! baksanıza bide alttan zincir çıkmış!)

Ne demişler; acele işe şeytan karışır! e karıştı işte! siz siz olun arkadaşlar; hiçbir işinizi aceleye getirmeyin! geç olsun, güç olmasın.

Ben yinede sizlerin derin hoşgörünüze sığınarak yayınlıyorum...

23 Kasım 2005

EBRU SANATI

Selam arkadaşlar! istedim ki, ebru santını paylaşırken; arkada ud'um eşliğinde fon müziği olsun! en azından sizler bunu hisseddin! (her ne kadar tek bir parça çalabiliyorsamda; kadifeden kesesi, kahveden gelir sesi...)
EFENDİM BUYURUN; GÖZLERE ŞENLİK , RUHA GIDA(GÜLSEREN HOCA EŞLİĞİNDE) EBRU ZİYAFETİNE...

Bugüne kadar uğraştığım el sanatlarının en zevklisi diyebilirim! boyaların, kitre üzerindeki büyüleyici raksı... Arkadaşlar tekne başında tam konsantre vaziyetinde! bendenizin objektiflerine yakalandılar!

TAM BİR TERAPİ SEANSI!( ortamdan tamamen kopuyor, renklerin ruha verdiği coşkunlukla; coştukça coşuyorsunuz!)
EBRU NEDİR?Kâğıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden biri... Bütün Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında birçok değişkenden etkilenen bir sanattır.
Ebru; renklerin suyla dansının yarattığı bir ahenktir aslında. Bazı kaynaklar ebrunun, yüz suyu anlamına gelen "ab-ı ru" sözcüğünden, bazı kaynaklar ise Orta Asya dillerinden Çağatayca'da hareli görünüm, damarlı kumaş ya da kağıt anlamına gelen "ebre"den geldiğini söylese de en yaygın kanı, kelimenin kökeninin Farsça; bulutumsu, bulut gibi anlamına gelen "ebri" den gelmekte olduğudur. Her ne şekilde isimlendirilse isimlendirilsin insanlara da isim olan ebru, gizemli bir ahenk taşıyor.Zorlu ve emek isteyen bir sanat olan ebru, geri dönüşü olmayan, tekrarı olmayan, çok değişkenli bir sanattır.
Birçok eski eserde süsleme amacıyla kullanılan ebru, geleneksel el sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Dünya çapında çeşitli milletler tarafından sahiplenmeye başlanmış, bazı ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan malzemeleri üreten firmalar boy göstermişti.
Ebru sanatında son devrin piri merhum Mustafa Düzgünman gerek yetiştirdiği öğrencilerle gerek bu sanata kazandırdığı anlayışla manevi hazinelerimizden birinin payidar kalmasında büyük rol oynamıştır.
Aslen; kitre; hayvan ödünden hazırlanarak yapılmaktaymış. Biz şimdilik hazır kitreyle çalışıyoruz. Fırçalarımız, gül dalından ve at kılından kendi imalatımız.
Ebru sanatının özelliği arkadaşlar! tüm malzemelerin, doğal olması; toprak boyalar, hayvan ödü, at kılından ve gül dalından mütevellit fırçalar! sizin anlıyacağınız tamamen natürel...
İlerleyen günlerde; malzemelerimizi kendimiz hazırlıyacakmışız (boya ,kitre ve fırçalar...) sabırsızlıkla bekliyorum!
İlk resmimiz; tekneye konulan kitre ve su karışımı ile hazırlanmış yoğun sıvımız üzerine boyalarımızı attık ve üzerinde tabiri caizse ahenkle dansettik! takdirlerinize arz olunur...


Üzerine A3 kağıdı yerleştirdik ( bu kısımda çok önemli; kağıt büyük bir titizlilikle usul usul yerleştirilmeli, hava kabarcığı kalmamalı!)
Veeeeeeeeeeee tatatataaaaaaaaaaaaaam! işte sonuç! nasıl ama arkadaşlar? hoş değil mi?


Aynı teknikle ikinci çalışmamız;
Bir diğer çalışmamızda; ipek kumaş üzerine; attığımız ebru desenine ilave minyatür çalışması!Ve işte arkadaşlar bu tarz çalışmaların bitmiş halleri;



İlgilenenlere sevgiyle ve de muhabbetle tavsiye olunur...

Sevgili Velihan abimize;

yeni yaş alım günününüz (yaş alım günü dedim, yaşlanma günü demedim ona göre...) hayırlı, uğurlu olsun! Sevdiklerinizle birlikte nice latif günler diliyoruz!

ŞÜKRAN/AYHAN/AYDIN BATURALP BATTAL

20 Kasım 2005

KABAKLI TATLAR!

Huzurlu pazarlar arkadaşlar!
Kabak besleyici, C ve B1 vitaminleri bakımından zengin, kansere karşı koruyucu bir besin olduğu halde; genelde rağbet görmeyen bir sebze malesef! özelliklede eşler ve çocuklar tarafından! peki ne yapacağız? kabağı sevimli hale getireceğiz! işte sizlere sevimli, albenili iki kabaklı tat! hadi kolay gelsin!

KABAK GRATEN;


Malzemeler ; 6 adet irice Kabak, 2 su bardağı süt ,1 yemek kaşığı tereyağ , 2 yemek kaşığı un, 1 kase kıyma, 1 adet büyük boy soğan, 3-4 diş sarımsak, yarım bağ maydanoz, 1 kahve fincanı kaşar peynir, tuz, kara biber, pul biber, dereotu.
6 kişi için ; Kabakları iyice yıkayıp kazıyın. Uzunlamasına ortadan ikiye bölün. Az tuzlu suda 5-10 dakika pişirin. Yumuşayınca içlerini karnıyarık gibi açarak boşaltın.Daha sonra; içlerini boşaltmış, banyolarını yapmış ve rahatlamış kabaklarımızın içine hazırladığımız kıymalı harcı bir güzel yerleştirelim. Diğer tarafta süt, un ve yağı karıştırarak pişirip bir beşamel sos hazırlayın. Tek tek kabakların üzerine yayın. 180° Clik fırına verin. Biraz kızardıktan sonra üzerine kaşar peyniri rendesi ve pul biberle süsleyerek tekrar fırınlayın. Sıcakken servis yapın.Kısık ateşte pişirilen yemek daha lezzetli olur.

KABAKLI KREP







Malzemeler; *1 su bardağı süt.

*1 adet yumurta.

*1 su bardağı un.

*1 adet kabak.

*1 fiske tuz.

*1 yemek kaşığı zeytinyağı.

Hazırlanışı; süt ve yumurta bir güzel çırpılır, içine; un ve tuz ilave edilir, rendelenmiş kabakları ve zeytinyağınıda koyduk mu tamamdır! (arzuya göre baharatlarla tatlandırabilirsiniz! ben; dere otu ve karabiber koydum.) kızdırılmış teflon tavamıza ince ince döküp pişirelim! rulo haline getirip servis yapalım!(kaşarda yakışmaz değil hani? tamamen yaratıcılığınıza kalmış.)

Canıııııııııııııııım! nede sevimliler....

SEVGİYLE VE DE MUHABBETLE...

16 Kasım 2005

HURMA YE!

Sevgili arkadaşlarım!
Hurma ye etkinliğine yetişemeyince; bende sizlerle hurmanın faydalarını paylaşayım istedim!
Özlü bilgi;
*Hurma meyvesi tatlı ve besleyicidir.
*Hurma, zihin ve bedeni gelişmeyi sağlar.
*Kansere karşı koruyucudur.
*Öksürüğü keser.
*Boğaz ağrısını, bronşiti ve soğuk algınlığını giderir.
*Kemik hastalıklarında faydası ise tartışılmaz.
*Mineraller açısından oldukça zengindir.
*İçerisinde kalsiyum, potasyum, demir,B vitamini bulunmaktadır.
Detaylı bilgi;

İsrail`de yapılan bir araştırmada elma ile hurmanın yararları karşılaştırıldı. Hurmanın lif, mineral ve fenol açısından zengin olduğu, buna karşılık hurmada sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve demir miktarlarının elmadakinden iki kat daha fazla bulunduğu, hurmanın düzenli yenmesi halinde kalp ve damar hastalıkları riskini azalttığı tespit edildi. Bu meyvelerin içindeki yararlı maddelerin daha çok kabuklarında bulunduğu kaydedildi.
BİNBİR DERDE DEVA HURMA; Hurmanın, iyi bir besin, bir ilaç, bir katık, bir tatlı, bir şurup ve bir meyve olduğunu belirten Koç, sağlık açısından birçok faydasının olduğunu dile getirdi. Doç. Dr. Hüseyin Koç, "Hurma, pastacılıkta kullanılır. Kurutularak öğütülüp un yapılır. Gelişmiş liflerden ip, yapraklardan sepet yapılır. Tomurcuk sebze olarak yenilir. Hurmanın tohumları ezilerek yağları alınır, ilaç ve parfüm sanayiinde kullanılır. Çekirdeği kavrulur ve kahve yerine kullanılır. Küspesi hayvanlara verilir" dedi. Doç. Dr. Koç, olgun hurmanın faydalarını şöyle açıkladı; Aç karnına devamlı yendiğinde kurt düşürü. Basuru iyileştirir, görmeyi kuvvetlendirir, kirpikleri güçlendirir, rahimdeki akıntıyı keser, yaraların çabuk iyileşmesini sağlar, balgamı kurutur, diş etlerini kuvvetlendirir ve cüzzam hastalığının tedavisinde kullanılır."
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Koç, Ramazan ayında sofralarımızdan eksik etmediğimiz hurmanın lif ve mineral açısından son derece zengin olduğunu belirterek, "Hurma, bol miktarda potasyum, sodyum, magnezyum, kalsiyum ve demir içerir. Taze hurma yüzde 2 protein, yüzde 50 karbonhidrat içerir. Kuru hurmada bu değerler daha fazladır" diye konuştu. tanınmış uzmanlardan biri olan V. H. W. Dowson ise, bir hurma ve bir bardak sütün bir insanın günlük besin ihtiyacını karşılamaya yeteceğini söylemektedir.Hurmada bulunan oksitosin maddesi de, modern tıpta doğumu kolaylaştırıcı bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Oksitosin, doğumu kolaylaştırıcı etkisi nedeniyle pek çok kaynakta "rapid birth" yani "hızlı doğum" ifadesiyle tanımlanmaktadır. Hurma içerik olarak çok çeşitli vitamin ve minerale sahiptir. Lif, yağ ve proteinler açısından da çok zengindir. Hurmada sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, kükürt, fosfor ve klor da bulunmaktadır. Hurma ayrıca A vitamini, betakaroten, B1, B2, B3 ve B6 vitaminlerini de içerir. Hurmada bulunan vitamin ve minerallerin, normal insan vücudunda ve hamilelik zamanlarındaki faydalarından bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz:
*Hurmanın besleyici oranının gücü, içerdiği uygun mineral dengesinden kaynaklanmaktadır. Hurmada, hamilelikte kadınların alması gereken bir B vitamini olan folik asit de bulunmaktadır. Folik asit (B9), vücutta yeni kan hücresi yapımında, vücudun yapı taşı olan amino asitlerin yapımında ve hücrelerin yenilenmesinde önemli görevler üstlenen bir vitamindir. Bu yüzden hamilelikte folik asit ihtiyacı belirgin şekilde artar ve günlük ihtiyaç iki katına çıkar. Folik asit seviyesi yetersiz olduğunda yapısal olarak normalden büyük, ancak işlevleri düşük alyuvar hücreleri meydana gelir ve kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Özellikle hücre bölünmesinde ve hücrenin genetik yapısının oluşmasında önemli rol oynayan folik asit, hamilelik sırasında gereksinimi iki katına çıkan tek maddedir.
Kısacası arkadaşlar; hurma görüldüğü gibi; sadece Ramazan meyvesi değilmiş! bunu hepbirlikte öğrenmiş olduk! sevgiyle vede muhabetle...

12 Kasım 2005

AN'I YAŞAMAYA DAİR...

Batı karedeniz'in güzelliklerini an be an paylaşmaya devam edelim istedim; Yeşilin gözalıcı binbir tonu! mest olmamak elde değil! (olalım zaten ne diye gittik oralara! öyle değil mi arkadaşlar?)
Hayatımı yeniden gözden geçirmemi sağlayan bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum! dikkatinize arz olunur;
YENİDEN YAŞAYABİLSEM;
Eğer yeniden başlayabilseydim hayata,
ikincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorunum olmazdı aslında,
Daha çok riske girerdim,
Daha fazla seyehat ederdim,
Daha çok güneş doğuşunu izler,
Daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim!
Görmediğim birçok yere giderdim,
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılanlardanım ben!
Yeniden başlayabilseydim eğer,
Yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkındamısınız bilmem, yaşam budur zaten!
Anlar, sadece anlar, sizde anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben.
Yeniden başlayabilseydim , ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güzelin tadına varır;
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
Ölüyorum... JORGE LUİS BORGES
DİPNOT; ÇİNİ DÜNYASI BLOĞUM HAYATA GEÇMİŞTİR İLGİLENENLERE DUYRULUR! DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUZ! ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER.

10 Kasım 2005



ATAM! SEN RAHAT UYU! BEKÇİSİYİZ BİZ BU AZİZ MİLLETİN...

BAYRAMINIZ BAYRAM OLA...

Sevgili arkadaşlarım vede site takipçilerim! hatlarda var olan bir arıza sebebiyle yayınımıza bir süre ara verdiğimizden dolayı, gecikmelide olsa; geçmiş Ramazan bayramınızı, bayram çikolatası eşliğinde kutlamak istedim! kabul buyurun lütfen...
Ankara'dan çıktım yola, selam verdim sağa sola; a benim sevgili arkadaşlarım; Bayramınız mübarek ola...
İçimizden geldiği gibi davranışlar göstermekten( ne olursunuz) çekinmeyelim artık! olaylara ve kişilere çoğu zaman önyargılı bakıyoruz! artık bunu aşmamız gerekiyor, çoğu mutsuzluklarımız; işte bu anlamsız önyargılarımızdan kaynaklanıyor. Temsil misal; yolda yürürken karşılaştığımız kişilere selam vermek( tıpkı manimizdeki gibi...)güler yüz göstermek istiyoruz, içimizden bu geçiyor, fakat karşımızdakinin tepkisinden çekiniyor ve bu güzel(insanları birbirine yaklaştıracak, güven duygusunu artıracak, mutluluk ve huzur verecek, aynı zamanda sadaka hükmünde olacak...) vede özel davranıştan kendimizi çekiyor, bütün bu değerleri bir anda kaybediyoruz.Neden? önyargı yüzünden...
Bu hamur daha çok su götürür vesselam...önyargısız bayram kalitesinde günler diliyorum...

30 Ekim 2005

CEVİZLİ UN HELVASI ♥


MALZEMELER;*2 su bardağı sıvı yağ
*4 su bardağı un.
* 1 su bardağı ceviz içi.


ŞERBETİ İÇİN;*3 su bardağı şeker.
*3 su bardağı su.

HAZIRLANIŞ;Efendim malumunuz; öncelikle sıvı yağ kızdırılır(yakmadan tabii) sonrasında un ilave edilir ve bir güzel kavrulur, kavurma işlemi keyfe kederdir duyrulur!(rengi tamamen arzuya göre;lakın benim fikrimi sorarsanız; ben derim ki; rengi dönene kadar kavurun!) ortalık un ve yağın kavrulmasından muhtemel yayılan kokuyla dolduktan sonra, rondodan çekmiş olduğumuz cevizleride ilave edip şöyle bir kavuralım; ayrı bir kapta su ve şekeri eritip üzerine yavaş yavaş ilave edelim! artık helvamız kıvam almaya başladı değil mi? kıvam alan helvamızın altını kapatıp üzerine de havlu koyalım ve dinlenmeye bırakalım! Dinlenen helvamız servise hazırdır ♥♥♥

AFİYET OLSUN!

MUHABBETLE...

27 Ekim 2005

KÜTAHYAM'DAN ENSTANTANELER!



Meşhur Germiyanoğlu konağı;(ilerleyen günlerde konak iç dizayn örnekleride göstermek istiyorum.Beni izlemeye devam edin!)
Ve; eski zaman,özel gün kıyafetlerimizden,hatta en değerlilerinden biri olan; Tefe başımız!

Efendim bu görmüş olduğunuz kıyafetin adıda ; süpürgeli!(halen özel günlerde,kütahya'lımız bu nadide kıyafetleri büyük bir özenle giyer vede arz-ı endam eder!)

Fotoğraf çekimi yaptığım mekan olan; Hanedan çeyiz' e teşekkürler...

25 Ekim 2005

KUŞBURNU MARMELATLI DÜĞME BİSKÜVİSİ


Vakti zamanında, eski başbakanlarımızdan; Tansu Çiller 'le sıkça gündeme gelmiş olan, bence her daim gündemde kalması gereken bir antioksidan;KUŞBURNU! Yurdumuzun çeşitli yörelerinde doğal popülasyon halinde yaygın olarak bulunan kuşburnu, içerdiği mineral madde ve vitaminler yönünden gıda ve ilaç sanayinde aranan bir bitki durumundadır.
Kuşburnu meyveleri C,P (Permeabilite), A, B1, B2, E ve K vitaminleri ile mineral maddelerden özellikle P ve K elementleri bakımından oldukça zengindir. 100 gr. Kuşburnu da bir sandık portakala eş değer C vitamini vardır. Kuşburnu meyvesi limon ve domatesten 30-40 defa, elmadan ise 300 defa daha fazla vitamin içermektedir.
Kuşburnu meyveleri marmelat, reçel, meyve suyu, bitkisel çay ve bebek mamalarının yapımında; ayrıca C vitamini bakımından fakir olan diğer meyve ve sebze sularının da vitamince zenginleştirilmesinde kullanılmaktadır. Çiçek ve yaprakları da bitkisel çay olarak değerlendirilmektedir.
Halen birçok Avrupa ülkesinde ilaç hammaddesi olarak değerlendirilen kuşburnunun halk hekimliğinde böbrek ve mesane taşlarına, ishale, diş eti kanamalarına, yan ve göğüs ağrılarına karşı kullanıldığı bilinmektedir.
Kökleri oldukça derine ulaştığından ve kuraklılığa dayanıklılığı nedeni ile verimsiz alanların değerlendirilmesinde, erozyon kontrolünde, özellikle dikenli tipler ise çit bitkisi olarak kullanılmaya çok uygundur. Gelelim sadade;
MALZEMELER; *3 su bardağı un
*150 g margarin
*2 yumurta
*1 çay bardağı pudra şekeri
*3 yemek kaşığı kadar marmelat
*1 yemek kaşığı toz şeker(üzeri için)
*1 limon kabuğu rendesi
*1 paket vanilya
HAZIRLANIŞI;Pudra şekeri ve oda sıcaklığında yumuşatılmış margarini iyice ezip, üzerine yumurta, limon kabuğu rendesi, şekerli vanilin ve unu ekleyerek yoğurun. Cevizden biraz küçük parçalar halinde yuvarlayıp ortasını çukurlaştırın ve marmelat koyun. marmelatın üzerine toz şeker serpin. Önceden 175 derecede ısıtılmış fırında, hafif pembeleşinceye kadar 15-20 dakika pişirin. Sonrada oturun çay saatlerinizde,çoluk çocuk afiyetle yiyin.

22 Ekim 2005

ÇOCUĞUN OKUL BAŞARISINI ARTTIRMANIN YOLLARI

Okuduğum bir kitaptan (ismini hatırlayamadığım için kitabın müellifi beni affetsin) akıl defterime aldığım notları; oğlumunda fotoğralarının eşliğinde sizlerle paylaşmak istiyorum.
1-Sorumluluk duygusunu arttırın.
2-Yaşına uygun yapabileceği görevler verin.
3-Başarılı olmuş kişileri ona sevdirin, örnek gösterin.
4-Kendine güvenmesini sağlayın.
5-Ondan yapamıyacağı şeyler istemeyin.
6-Ona yaşından ve olduğundan büyük davranmayın.
7-Onun ile vakit geçirin, kendine güvenmesini sağlayın.
8-uygun olmayan arkadaşlarını onunla konuşun.
9-Ders için yeterli vakit ayırmasında ona yardımcı olun.
10-Onun okul başarılarını uygun şekilde ödüllendirin.
11-Ona herzaman cesaret verin, destekleyin.
12-Başarısızlıkları için konuşun, onu başarıya motive edin.
13-Öğretmeni ile onun hakkında iletişime girin.
14-Öğretmeninin önerilerini dikkate alın.
15-Onun stres faktörlerini dikkate alın, psikolojik durumuna dikkat edin.
16-Hayatının düzenli ve programlı olmasına yardımcı olun.
17-Aile içi huzur ve sevgi ortamı sağlayın.
18-Anne-baba birlikte dersleri konusunda yardımcı olun.
19-Ders çalışma zamanları haricinde dinlendirin.
20-Onu okumaya teşvik edin.
21-Dikkatini dağıtmayacak ders ortamı sağlayın.
22-Dikkatini devam ettirme konusunda eksikliği olup olmadığını kontrol edin.
23-Onun kapasitesinden fazla beklentiye girmeyin.

24-Okulu sıradan bahanelerle aksatmasına izin vermeyin.

25-Derslerine engel olacak isteklerini sınırlayın.
26-Onu ders ve sınavlar konusunda paniğe sevk etmeyin.
27-Hergün düzenli ders çalışmasını sağlayın.
28-Düzenli öğünler,gıda alımı ve çeşitliliğini sağlayın.
29-Onun kabiliyetlerini yönlendirin,gelişmesini sağlayın.
30-Onunla mümkün olduğunca nitelikli vakit geçirin.
31-Uyku düzeninin bozulmmamasını sağlayın.
32-Hafta sonlarında ve yaz tatillerinde yeterince dinlenmesini sağlayın.
33-Okulda yolunda gitmeyen şeylere karşı uyanık olun.
34-Yaşıtları ve başkaları ile onu kıyaslamayın.
35-Onun ile okul ve dersler hakkında belli aralarda durum değerlendirmesi yapın.
37-Onu arkadaşları ile rekabete sürüklemeyin.
38-Çok aşırı ders çalışmasını sınırlayın.
39-Onun hobilerini arttırın,ders dışında hobileri ile ilgilenmesini sağlayın.
40-Onun yanında olduğunuzu devamlı hissettirin.
41-Küçük problemlere büyümeden zamanında müdahale edin.
42-Ders çalışırken belli aralarda dinlenmesini sağlayın.
43-Defter ve kitaplarını düzenli kullanmasını sağlayın.
44-Kapasitesinin altında uyarı düzeyi düşük bir sınıfta ise okul ile durumu görüşün.
45-Bazı derslerde birlikte çalışarak ona destek olun.
46-Çocuğunuzun görme ve işitme problemi olup olmadığını değerlendirin.
47-Okul içi sosyal faaliyetlerde onu cesaretlendirin.
48-Aileyi etkileyen stres faktörlerinin okul başarısını düşüreceğini unutmayın.
49-Anne ve babanın yalnız birinin okul konusunda desteğinin tam olarak yeterli gelmeyeceğini unutmayın.
50-Zihinsel yeteneğinin ezber ve taklide göre değil, mantık ve üretkenliğe dayalı olması konusunda onu yönlendirin.
51-Bu maddeyide ben ekliyeyim dedim; onu sevgiyle yoğurun (unutmayalım ki; sevgiyle yoğurulmuş çocuk, semeresini gösterir.)
Okul telaşı yaşadığımız şu günlerde, paniğe kapıldığımız çok olmuştur. İşte bu yüzden yüreğe su serpme babında ve yapılabilecek şeyler olduğunu dile getirmek için bugün bu konuya yer verdim. Umarım sıkmamışımdır ve yine umarım ki faydalı olmuşumdur. MUHABBETLE...

20 Ekim 2005

VİŞNELİ TART ŞÖLENİ


Tarttan şölen olur mu?demeyin!benim için bu tarz tartlar,bende şölen havası yaratıyor.Yerken ayrı mutlu oluyorum.şunun albenisine bakarmısınız?neyse az laf çok iş!tarife geçelim:
MALZEMELER;Hamuru için;*1 su bardağı şeker.
*3 adet yumurta.
*1 su bardağı yoğurt.
*2,5 yada 3 su bardağı un(bardağa göre değişiyor)
*1 su bardağı yağ.
*vanilya.
*kabartma tozu.
ÜZERİ İÇİN;*1 paket tart jölesi.
*1 su bardağı vişne.
*vişne suyu.*1 paket krem şanti.*süslemek için ceviz yada fındık.
YAPILIŞI;şeker ve yumurta iyice çırpılır,üzerine yoğurt,yağ eklenir,tekrar çırpılır,sonrasında yavaş yavaş un ilave edilir,son olarak kabartma tozu,vanilya eklenir,yağlanmış vede unlanmış tart kalıbına dökülür,önceden ısıtılmış fırında 30-35 dak.pişirilir.
ayrı bir yerde jölesi ve şanti tarife göre hazırlanır,fırından çıkmış (ılıtılmış)tart üzerine;vişneler ahenkle dizilir üzerine jölesi dökülür.Soğuyuncada;şanti vede ceviz ile süslenir.

Aslı arkadaşımız'ın;kola üzerine yazmış olduğu yazısına göndermiş olduğum yorumda;bu ramazan kolaya inat kompostu harekatı başlatalım demiştik.Özellikle;çocuklarımıza alternatif sunmadan yasaklama getirmeyelim düsturuylada hareketle;işte sizlere kolaya alternatif bir içecek;kaynatılmış vede rondodan geçirilmiş,kompostunun meyve suyu hali...göze ve mideye ziyafet tarzında...AFİYET BAL ŞEKER OLSUN.

*püf noktası;yemek yaparken çelik tencereniz yandıysa,sakın üzülmeyin.Tencerenizi yeniden pırıl pırıl yapabilirsiniz.Bunun için 1 tatlı kaşığı karbonat ve 1 fincan sirkeyi tencerenizde kaynatın.Hem üzerine işleyen kara lekeler çıkacak,hemde tencereniz tertemiz olacaktır.KOLAY GELSİN.

17 Ekim 2005

Hanımlar dikkat buhran var!


KULAĞA KÜPE MAHİYETİNDE;*"Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız,aklınız bunun neden imkansız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar.Ama birşeyi yapabileceğinize inandığınızda,gerçekten inandığınızda,aklınız onu yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar."Dr.David j.Schwartz.

*"Nerde olursanız olun elinizdekilerle yapabileceklerinizi yapın."Townsend.

*"Büyük başarıların sahipleri,küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir."Schiller.

Hani açılış konuşmamızda bahsetmiştik ya;içimden geldiği gibi,aklıma düştüğü gibi kısacası olduğu gibi.....
Son dönemlerde,özelliklede hanımlarda gözlemlediğim bir halet-i ruhiye konusunu sizlerle (sizlerinde görüşünü alarak tabi!)paylaşmak istedim.
Gözlerinizden yüreğinize akan damlalar,ellerinizle insanlara mutluluk dağıtacaktır.
Hayat tuzaklarından kurtulmanın kurnaz çarelerini geliştirmek,vaveyla koparmak yerine ;çözüm önerileri getirmek,her dem şekva etmek yerine;bizlere sunulan;her biri ayrı değerde olan nimetlere karşı şükretmesini bilmek,öğrenmek,öğretmek,dertlerle dertlenebilmek,dertliye dert değil derman olabilmek,ölümden gayrı her derdin dermanı olacağı konusunda insanları bilinçlendirmek,unutmayalım ki ;sıkıntılar paylaştıkça azalır,sevinçler paylaştıkça çoğalır.
Acısıyla tatlısıyla ;bizlere sunulan hayat imtihanından yüzakıyla çıkmanın düsturlarını araştırmak,İNSAN OLABİLMEK!
Her insanın yapabileceği küçükte olsa bir şeyler vardır.Biliriz ki ;bütünler parçalarda gizlidir.Parçalar olmazsa bir bütün oluşturulamaz.Kendinizi tıpkı bir pazılın parçaları gibi düşünün;her biriniz ayrı değerde,kalitede,güzellikte,naiflikte,kapasitede…
İşte hanımlar!kendimizle çok fazla baş başa kalmamayı tavsiye eden biri olarak; Size hoş bir alternatif;takı tasarımı(son zamanlarda oldukça revaçta)gibi.....