28 Aralık 2007

Gönül teline dokundurma babından...(yüzleşme)


Gönüle kum doldu atmaya kürek gerek!
Gönlün her daim yanında olmaya ise yürek gerek...

Gönül kapıları klitli bugün, gönül hanesi ıssız ve ışıksız bugün...
Demir sürgülü kapılar sürülmüş kapının önüne...
Nicedir kapıları aralanmadı gönlün!
Rafları tozlu, tavanlarını örümcek ağları sarmış, duvarları badanasız...
Bir pencere açılsa, bir havalandırılsa, tozu toprağı bir alınsa...
Ya da bir nefeslik duraklar es geçilmese fırsat yakalandığı anda tutup yapışılsa yakasına meczupça!
Kaçan balık büyük olur derler hep gerçekten de doğru:(
Hayat ertelenemiyecek kadar kısa bir o kadar da hızlı...
Ekmek arası yaşıyoruz her halimizi...
Yine bir erteleme ve yine bir hüsran!
Bu kadar kılı kırk yararcasına ince hesapların kime ne faydası var?
An'ı yaşamak demiştik bir postumuz da yaşamak cesurca ve de kifayetsizce...
Neden ve niçin sorgulanmadan yürekli olmalıymış bazen...
Be hey ukala sana mı kaldı ki her şeyi sorgulamak! sen sorgu hakimi misin acaba?
Bırak bir kere de sorgulama ve de yargılama!
Akışına bırak bir kere de bakalım mevla neler gösterecek?
Su akar yatağını bulur nasılsa...
Her işe müdahale etmeye kalkarsan işin içinde çıkamazsın bir süre sonra; ehline müracaat etmek lazım vesselam!
İnsan güçlü olmalı her daim; dimdik ok gibi, mızrak gibi...
Neden yıkılır bu hane en ufak bir yelden?
Bu kadar mı hassastır bu kadar mı malzemeden çalınmıştır; mukavemetsiz, bir o kadar da emsalsiz...
Boşuna dememişler yıkma gönlün yapısını; yapacak ustası yok diye...
Aslında usta var, var da kapısı çalınmıyor dua saatinde, yada çalınamıyor basiret bağlanıveriyor...
Gönlün dili lal olmuş bugün; suskun ve çaresiz...
Nutku tutulmuş adeta!
Hal böyleyken; nedendir bilinmez: fütursuzca girilir girilirde bu haneye oturulur başköşeye ağza ne gelirse dökülür içine; taşıyıp taşıyamıyacağı düşünülmeden...
Ben de söylendim bugün gönlüme acıttım canını...
Olsun haketmişti;)
NUSH İLE USLANMAYANI ETMELİ TEKTİR!
Muhabbetle...
Şükran Altun Battal.

25 Aralık 2007

Baklavadan sıkılanlara...(Havuçlu toplar)


Bayram dolayısyla baklavadan sıkıldıysanız şayet birde böylesini deneyin;)Malzemeler :
*1 kg havuç
*1 su bardağı toz şeker
*Yarım su bardağı ceviz
*50 gr margarin
*1 paket bisküvi
*1 çay kaşığı tarçın
*Hindistan cevizi
Yapılışı :
- Havuç rendenin ince tarafıyla rendelenir.
- Bir tavaya havuçlarla şeker koyulup, havuçlar suyunu çekene kadar pişirilir.
- Havuçlar ılıdıktan sonra ceviz, margarin, robotta un haline getirilmiş bisküviler,ceviz ve tarçın ilave edilerek iyice yoğurulur.
- Ceviz büyüklüğünde toplar yapılır.
- Bir tabağa hindistan cevizi koyulup, hazırlanmış toplar hindistan cevizine bulanır. Servis tabağına dizilir.
- Kürdan batırılıp servis yapılır.
Bizim oğluşa hoş bir alternatif olduğunu söyleyebilirim;)
Kendüsü biraz sebze ve meyve özürlüdür de:(
Şayet siz de yavrularınıza sebze ve meyve yedirmekte zorlanıyorsanız havası değiştirilmiş bu tarifi deneyin derim;)
Benden söylemesi...


Muhabbetle canlar...

19 Aralık 2007

Muhabbetle;)


Bendeniz;
Küçük bir sıla-i Rahim yapıp dönücem...
Allah yenisine erdirsin hepbirlikte sağlık ve de huzurla;)

17 Aralık 2007

Sevgileri yarınlara bırakmayın;)


Selam muhabbet gönüllüsü dostlar!

Bugünlerde halim resim şekil a da görüldüğü üzere...
Eşimin yokluğunda; hareket gerekli deyip bebiş ve oğluş zamanımın büyük çoğunluğunu alırken ve de durağanlıkta hayatımıza ritimle girmeli ki yorgunluğu üstümüzde kalmasın deyip en yakın arkadaşlarım olan kitaplarım ve son zamanlarda merak saldığım örgülerim; hayatın yoruculuğu ve keşmekeşliğinde sabun misali ellerimizden kayıp giden zamanın ardından güzel şeyler bırakması adına izin vermek ve olanak tanımak babından bana eşlik ederken;

Minik ve çaresiz kalbi; krizentem çiçeği altında ferahlamak istercesine gölgelenmek isteyen bendenizin dimağında ve kendisinin sözcüsü olan dilimde mütemadiyen bir şiir!
Şiirlerin babasından sevgili Behçet Necatigil'den;

SEVGİLERDE...
Sevgileri yarınlara bıraktınız,
Çekingen tutuk saygılı
Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı;
Bitmeyen işler yüzünden
( Siz böyle olsun istemezdiniz )
Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitte bir sevgiyi söylemek
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği,
aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı
Gecelerde ve yalnız
Vermeye az buldunuz yahut
Vakit olmadı:(

Deyiiiiiip sadete gelelim (bakın nasılda dağıttım kasvetli havayı;)
İşte bunlarda; minik şebnem'in bolero ve saç bandanası hiç örgü bilmeyen alet işler el övünürün göstergeleri uydurmasyon tasarımlarım...


Çiçek motiflerinin aralarına ponponları da attırsam mı diyorum ha ne dersiniz?
Fikir ve görüşlerinize bekliyorum...


sizce nasıllar?

Son haliyle karşınızda minik boleromuz;)
Muhabbetle...

06 Aralık 2007

Hızlı okuma adına püf noktaları...


Sevgili dostlar;
Yemek işlerine bir mola verelim babından sizleri farklı vede çok gerekli olduğuna itimat etiğim bir konuya yönlendirmek isterim...
Konu:Daha fazla bilgiden kısa sürede nasıl faydalanırız:)
Bu bilgiler ekmeği daha lezzetli hale getirmek için yağ sürmenin gerekliliği...
Veeee bunu istersek başarabiliriz:)
Benim oğluma her zaman sarf ettiğim bir söylem;
Yapamıyorum deme! haydi sadece dene!

Buyurunuz efendim!

Bir resme, bir karikatüre bakarız ama bir yazıyı okuruz. Aslında ikisi arasında bir fark yoktur. Gözümüz şekilleri görür, beyin de değerlendirir. Ancak okumayı öğrenmeye başladığımızdan beri edindiğimiz ve hemen herkeste bulunduğu için farkına varamadığımız bazı alışkanlıklar nedeni ile okuma hızımız, insanın sahip olduğu kapasiteye göre hayli yavaştır.

İnsanlar sadece göz ve beyin arasında olması gereken okuma işleminin arasına bazı lüzumsuz alışkanlıklar katarlar. Kimi duyulacak şekilde (özellikle çocuklar) sesli okur, kiminin okurken dudakları kıpırdar, kimileri ise yazıyı içinden kelime kelime okur.

Bütün bu kötü alışkanlıklar okuma süresince ekstra bir güç sarfettirdiğinden okurken çabucak yorulmaya da sebep olurlar. Halbuki okuma sırasında ağız, dil, dudak, damak ve gırtlak gibi organların çalışmalarına hiç gerek yoktur.

Yavaş okumamızın birinci nedeni gözümüzün görme alanını iyi kullanmamamız yani okurken her kelimeye tek tek bakmamızdır. Bu şekilde normal bir satırı okumak için gözümüzü 8-12 kere hareket ettirmemiz gerekir. Halbuki gözümüzün bir bakışında birden fazla kelimeyi görebildiğimizden aynı uzunluktaki bir kelimeyi 2-3 göz hareketi ile okumamız mümkündür.

Günümüzün baş döndürücü temposunda yavaş okuyarak zaman kaybetme lüksümüz yoktur. Örneğin 400 sayfalık bir kitapta yaklaşık 96 000 kelime vardır. Bu kitabı dakikada 150 kelime okuyan bir kişi 10 saatte, 500 kelime okuyan 3 saatte, l 000 kelime okuyabilen ise 1,5 saatte bitirebilir. Basit fakat disiplinli bir eğitimle kazanılacak zaman muazzamdır.

Okumamızı yavaşlatan en önemli psikolojik etken ise hızlı okursak anlayamayacağımızı zannetmemizdir. Etrafındakilerden sürekli 'tane tane oku' veya 'yüksek sesle oku' direktiflerini alan bir çocuğun bu alışkanlığı zamanla kökleşmiş hale gelir.

Halbuki dakikada 6 000 kelime okuyarak küçük yaşta üniversiteye giden Mariel Aragon, dakikada 2 500 kelime okuyarak ABD'yi yöneten John Kennedy hızlı okuyarak daha iyi anlamanın mümkün olduğunun kanıtlarıdır.

Süratli okuma teknikleri ise paragraf okumak, sütun okumak, çapraz okumak gibi çeşitlidir. Bunların içinde anlama bakımından sütun okuma en etkin olanıdır. Bu teknikte 3-4 kelimelik dar bir sütunu okuyorsanız, sütunun ortasından bir doğru boyunca gözleri aşağıya doğru kaydırmak yeterlidir. Devamlı bir çalışma sonunda sütunu tamamıyla anladığınızı göreceksiniz.

Daha geniş sütunlarda da yine aynı şekilde ancak her satırda kelimeleri birer atlayarak yani 4-5 kelimelik bir satırda ikinci ve dördüncü kelimeleri okuyarak sütunu taramak yeterli olmaktadır. Gözler diğer kelimelerin resimlerini çekecek ve beyne ileteceklerdir.

Çok fazla kişisel yetenek gerektirmeyen hızlı okuma tekniği ile okumak, konsantrasyonun yanında kültüre ve sürekli egzersiz yapmaya da bağlıdır. Tüm bu koşulları sağlayanlar rahatlıkla dakikada 1000 kelime okuma seviyesine çıkabilmektedirler.

Muhabbetle...