28 Ekim 2006

Bir bayram daha nihayetlendi...


Her güzel şeyin bitimi esef, her kötü şeyin bitimi ferahlık verir insana derler...
Neşesiyle, coşkusuyla, koşuşturmasıyla bir güzel bayram daha nihayetlendi...
Kısa lakin hoş bir bayramdı bu bayram...
Cumartesiden düştüm yollara vardım bizim illere...
Tabi süpriz yapıcam ya kimseye haber vermedim vermedim de ne oldu sanki melemene talim bir iftar geçirdik olsun lezzetli yapmış bizim geçmişin ufaklığı şimdinin delikanlısı kardeşim...
Ev ahalisi kardeşim hariç iftarda (Allahtan kardeşim evdeymiş yoksa ortada kalmıştık vesselam!)
Dedim madem haber vermeden geldik süprizi tam yapalım ; yapalım yapalım ne yapalım?-şöyle dillere ve de evlere şenlik bir Ramazan eğlencesi yapalım torunlarımıza anlatacak bizimde hikayemiz olsun!
İftardan sonra; ben deniz ucube kılığına girdim nasıl mı? şöyle ki; siyah örtmeli, spor ayakkabılı, yüzü ayakkabı boyasıyla boyanmış, şişe dibi gözlüklü, gözünün teki bandajlı ,bastonlu, elinde siyah bir torba torbanın içinde çeşitli yiyecekler...
Büyük yiğenim ve kardeşim suç ortaklarım olarak başladık ev ahalisinin tek tek eve düşmesini beklemeye...
öncelikle büyük ablam teşrif ettiler; ilk çekim başladı (bu arada gizli çekimler de yapılıyor sonrasında izleyip gülmek için...) kapı bastonla tokmaklandı, ablam kapıyı açtı tabi açmasıyla bismillah deyip kapatması bir oldu, sonra tüm cesaretini toplayıp tekrar kapıyı açtı teyzem buyur ne istiyosun demeye kalmadı benim ufaklığı gördü ve çekim nihayetlendi (gülüşmeler v.s...)
İkinci perde; diğer ekip topluca teşrif ettiler(saat gece yarısı 1.00); senaryo yine aynı bu sefer koptu kıyamet...:)))
Uzunca süren pazarlıktan sonra bir parça ekmek,10 ytl, 25 kuruşla gecenin sonunu getirdik...
Yiyenlerimin çığlıkları, eniştemin bolkör tavrı ve sonrasında beti benzi atmış insanlar'ın olayın gerçek yüzünü öğrendiklerinde gösterdikleri rahat tavırlar ve bol kahkahalar...
Geçmiş günlerde Ramazanlarda küpecik denen bir eğlence şekli varmış bilmem bilirmisiniz?-Hani büyükler teravih namazına giderlermişte çocuklar kapı kapı gezip küpecik manisi(küpecik küpecik yağdan baldan küpecik , yağ olmazsa bal olsun ev sahibi sağ olsun, al yanaklı teyze merdivenden inde gel inde gel ,bizim sarı liraları alda gel alda gel....) eşliğinde harçlık isterlermiş işte ben deniz de tanınmamak için böyle bir yola başvurup ortamı neşelendirmek istedim ödünü patlatıp daha sonrasında da gülme krizine soktuğum tüm sevdiklerimden özür diliyor ve birlikte nice güzel bayramlara diyorum...
Umarım sıkılmamışsınızdır paylaşmak istedim bayramın can alıcı olayını...
Ayrıca siz sevgili dostlarımın da geçmiş bayramını en içten samimi duygularımla kutluyorum...
Sevgi ve de muhabbetle...

15 Ekim 2006

Bir de böylesini deneyin; İNCİRLİ SÜTLAÇ!

Sevgili dostlar; hiç incirli sütlaç olur mu demeyin ben yaptım oldu...
Bildiğimiz tatlılara renk getirmekte üstüme yoktur...
Eskiden Rahmetli anneannem; sütlü incir tatlısı yapardı ve de çoook lezzetli olurdu işte arkadaşlar ilham noktam( itiraf ediyorum anneannem) oldu...
Ben deniz de süt ile incirin birbirine çok yakıştığını düşünenleren oldum!
Veeee ilk denememi sütlü bir tatlı olan ; Sütlaç üzerinde gerçekleştirdim!
Tadanlardan beğeni dolu sözler aldığım için de yayınlamakta ve sizlerle paylaşmakta bir sakınca görmedim...
Buyurunuz efendiiiim;
Malzemeler:
*1 l süt
*1 su bardağı şeker
*Kase adedince bir yada iki(yine arzuya göre) önceden ıslatılmış incir
*1,5 çay bardağı pirinç
*1 yemek kaşığı(silme) nişasta(katı ve sulu tercihinize göre ayarlanabilir,ben katı sevenlerdenim)
*1 vanilya
*pirinçleri önceden haşlamak için bir miktar su
*üzeri için:tarçın, ceviz...
Hazırlanışı;
Temizlediğimiz pirinçler bir miktar su ile kaynatılarak yumuşatılır ve üzerine süt ilave edilerek kaynamaya bırakılır sonrasında şeker ilave edilir( burası önemli neden önemli hemen açıklıyorum; bu sayede hem sütün içerisindeki laktozdan faydalanmış hemde sütteki kalsiyum kaybını önlemiş oluyoruz...) ara sıra karıştıralım ki dibi tutmasın arkadaşlar, bir miktar kaynayan sütlacımıza;süt ile seyrelttiğimiz (bir kapta az bir sütle nişastamızı eritelim) nişastamızıda ilave edelim. Kaynamış , pirinciyle ve nişastasıyla hemhal olmuş sütlacımıza yoğun aromasından faydalanmak için bir de vanilyamızıdan ilave edelim; kaselerimize suda bir miktar beklettiğimiz incirleri doğrayalım üzerine kaynar kaynar sütlacımızı dökelim işlem tamam!
İşte soğuk günlerde içimizi ısıtacak ve aynı zaman da mutluluk hormonumuzu alt üst edecek bir tatlı afiyet olsun efendim...
Ramazana ayına'da yakışır yani...
Not; bu arada arkadaşlar sizler için güllaçta yapmıştım ama anlaşılan sizler için değil bizler için olmuş ki; resmini çekmeden tüketmişiz kısmet artık bir daha ki sefere:(((
Huzurlu ve enerji dolu bir hafta diliyorum...

10 Ekim 2006

İNSANI YORGUN DÜŞÜREN 11 ENERJİ DÜŞMANI...

Sizlerinde bir hayli ilgisini çekeceğini düşündüğüm ,SENİNLE dergisininden yapmış olduğum bir alıntıyı paylaşmak istedim arkadaşlar...
İnsanı yorgun düşüren 11 enerji düşmanı Cep telefonu, floresan ışık, küf gibi etkenler enerjimizden çalıyorlar.

Bilim adamları, kronik yorgunluk ile tüm bu etkenler arasında şaşılacak bağlantılar olduğunu tespit ettiler.

1- Derin uykuda bizi rahatsız edenler :Gürültü stres yaratır ve stres tansiyonu yükseltir. Sonuçta sürekli halsiz ve uykulu oluruz. Bunun için size önerimiz, yatak odanızdan saat gibi ses çıkarabilecek tüm eşyaları kaldırmanız olacaktır.

2- Kahve ve çay: 6 fincandan sonrası zarar!Kafein uyarıcı etki yapar, yani beyne daha fazla enerji emri verir. Günde 3fincan kadar çay veya kahve içersek, bu canlandırıcı özellikten iyi şekildefaydalanırız. Fakat miktar ikiye katlanırsa, kafein ve tein, vücudumuzdakidemiri emer. Bu durumda beyin ve kalbe yeterli oranda oksijen gitmez.Sonuçta kendimizi çok yorgun hissederiz.

3- Karbonhidrat uyku hapı etkisi yaparTüm karbonhidratlar, aç karnına yenildiği zaman ağırlık yapar. Siz siz olun,aç karnına bu besinleri tüketmemeye özen gösterin.

4- Su eksilirse dikkatiniz de dağılır. Her gün yaklaşık 8 bardak su içmemiz gerekiyor, yoksa hissedilir bir biçimdeenerji boşluğuna düşeriz. En iyisi, her saat başı içine biraz limon suyu sıkılmış bir bardak su içmektir.

5- Cep telefonu hipnozdan beter 20 dakikadan uzun telefon görüşmelerinin uyku hipnozu gibi bir etki yaptığı ortaya çıktı. Dolayısıyla, uzun süreli ve sık olarak telefonla konuşmak bizi yorar.

6- Duş alacağımıza yatağa geri dönelim daha iyi. Suyun sıcaklığı vücut sıcaklığının çok üzerindeyse bünyemiz uyku getiren hormonları fazlasıyla salgılamaya başlar. Akşamları iyi uyumak için sıcakla, sabahları enerji depolamak için ılık suyla yıkanın!

7- Bazı besinlere karşı dayanıksız olabilirsiniz. Her şeyi doğru yaptığınız halde zinde değilseniz, "çölyak" hastası olabilirsiniz. Bu bünyenizin tahıl nişastalarını işleyememesi anlamına gelir. Baş ağrısı ve yorgunluktan şikayet eden bu kişilerin buğday, arpa gibi tahıllardan uzak durması gerekir.

8- Kola bünyeyi aside boğar. Az harekete bir de aşırı kola, çay ve et tüketimi eklenirse, bünyede aşırı asit meydana gelir. Sonuçta da dolaşım bozuklukları, migren, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi rahatsızlıklar yaşanır.

9- Gürültü de yorar. Uzun süreli gürültüye maruz kalan insanların enerjisi tükeniyor. Bağıra çağıra konuşan insanların arasında olmak bile insanı yormaya yetiyor.

10- Floresan ışığı kronik esnemeye neden olur. Floresan ışık, öğrenme ve konsantrasyon yetimizi yüzde 60 oranında düşürür.Gün içinde saatlerce bu ışığa maruz kalan birinin bağışıklık sisteminin zayıfladığı ispatlandı. Bu da kronik yorgunluğa neden olabilir.

11- Küften uzak durmalı. Bulunduğunuz ortam yeterince havalanmıyorsa küf oluşabilir. Bünye, küfe tıpkı mikroplarda olduğu gibi karşılık verir, bununla mücadele eder. Bu da açıklanamayan sürekli yorgunluğa neden olabilir.

BİR ÖNERİ; Zencefil ve karanfilli bir kek vücudunuzdaki mutluluk hormonlarının üretimini artırır, sizi canlandırır. Muskat da "myristicin" adı verilen bir madde içerir ki, bu madde doping ile çok büyük benzerlik taşır*

Sevgi, muhabbet ve sağlık dolu bir gün dileğiyle ...