25 Temmuz 2013
Antep fıstığı şöleni...;) ♥
Allahııııım ne kaa çabuk geçiyo günler...:(
Ramazan olmuş 15...
Beklenen tatlımızın tarifini hala vermemişiz yahu...;)
Talımızın tarifini vereyim daha sonrada hasbihal edelim, halleşelim, dertleşelim... Yarınlara, umutlara, yaralara dair...♥♥♥
İşte Derya'nın Dünyası'na damgasına vuran tatlımızın tarifi...
Buyurunuz efendim...;)
Antep şöleni ♥
Malzemeler:
*5 adet yumurta
*1 çay bardağı şeker
*1 çay bardağı sıvı yağ
*1 çay bardağı un
*1 yemek kaşığı irmik
*1 paket vanilya
*1 paket kabartma tozu
*2 su bardağı toz antep fıstığı
şerbeti için:* 2,5 su bardağı su
*2,5 su bardağı su
*3-4 damla limon suyu (inmesine yakın)
Şerbeti kaynatalım ve soğumaya bırakalım...
Hazırlanışı:
Öncelikle oda ısısında ki yumurtalarımızı şekerle bir güzel çırpıyoruz akabinde sıvı yağ, un, antep fıstığı, kabartma tozu ve vanilyamızla tekrar harmanlayıp önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Fırından çıkarttığımız tatlımızın ilk sıcaklığı geçtikten sonra dilimlere ayırıp şerbetini veriyoruz ve dinlenmeye bırakıyoruz...;)
Yemesi lezzetli, sohbeti şahane bir tatlı... Ramazan sofralarına yakışır bu tatlımızı deneyin derim...;) Şef'in tavsiyesi...;) ♥
Afiyet olsun...♥♥♥
Geleleim hasbihalimizeeee... ;) ♥
Yaralar derin, çareler verin gönül bohçalarınızdan... savurun tüm dünyaya fütursuz...♥♥♥
Kötülüklerden tekerleklerle uzaklaştıramayız evlerimizi. Çare yok güzelin ışığına pencerelerimizi açmaktan başka. Güzelin rüzgârına ve kokusuna. Etik ve estetiğin iflas ettiği yer açlık! Kavgaların arkasında hep o var; ekmeğin doyuramadığı bu açlık! Dişleri bileyen, kanı deli deli döndüren o. Yapmayı asla düşünmediğimiz şeyleri omuzlarımıza bir vebal gibi yükleyen. Bu yükle kapısını çalamayız ocaklarımızın. Mutluluk tüttüremeyiz bacalarımızdan. Dumanlar yükseliyor, aşımızda zehir. Kötülüklerden tekerleklerle uzaklaştıramayız evlerimizi. “İdfa’ billetî hiye ahsen!/ Kötülüğü güzellikle sav! Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 34)Bizi kim seyrediyor kavgaya tutuşturup! Birbirimiz üzerinde gücümüzü tüketmemizi isteyen kim! Ey Ezop var mı bu soruya cevap verecek masalın? “Bir aslanla bir ayı, bir ceylan yavrusu bulmuşlar, senindir, benimdir diye kavga ediyorlardı. Birbirlerine sarılıp öyle bir dövüştüler ki sonunda ikisinin de takati kalmadı, yere yuvarlandılar. Oradan bir tilki geçiyordu; baktı ki ikisinin de kımıldanacak halleri yok, ceylan yavrusu da aralarında duruyor, hemen alıp ikisine de aldırmadan geçti gitti. Aslanla ayı bunu gördüler, gördüler ama kalkamadılar ki! ‘Vay bizim başımıza gelenler! Demek ki emeklerimiz tilki içinmiş,’ dediler.”Tilki tilkiliğini yapacak, biz insanlığımıza sahip çıkalım. Ay yıldızlı bayrağımızı birbirimize değil tilkilere karşı sallayalım. Hepimizin aynı ülkeyi sevdiği, aynı bayraklarla yollara meydanlara dökülüşümüzden belli değil mi! Bu sevgiden kuşku duymayalım asla. Bu ülkenin kıymetini en çok ondan uzak kalanlar bilir. Havaalanına inerken gözleri yaşaranlar. Bu ülke ayrı kalındığında ağlanacak kadar güzeldir. Akif’in, canını ve cananını, kendisinden uzak kalmamak karşılığında feda edeceğini söylediği vatandır bu!
Muhabbetle... ♥♥♥
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)