14 Şubat 2006

SEVGİ VE HOŞGÖRÜ GÜNÜ...

Bugün sizlere; sevgi ve hoşgörü pastamla merhaba demek istiyorum...


Sevgi...
Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek bir kavram...
Nedir sevgi? Bu minval üzere okuduğum bir kitaptan aldığım notlar ışığın da biraz irdeleyelim ne dersiniz?
Sevgi her zaman kolların açık duruşudur. Sevgi için kollarınızı kaparsanız, kendiniz dışında tutacak hiçbirşeyin kalmadığını görürsünüz...
Sevgi bir ayna gibidir. Bir kişiyi sevdiğinizde o kişi sizin aynanız, sizde onun aynası olursunuz; bu aynalar bir diğerinizin sevgisini yansıtırken, sizlerde sonsuzluğu görürsünüz.
Gerçek sevgi her zaman yaratır. Hiçbirzaman yıkıma uğratmaz. Bu ifadede insanoğlunun tek vaadi bulunur.
Kişi sahip olmadığı şeyi veremez. Sevgiyi vermek için sevgiye malik olmalısınız.
Kişi anlamadığı şeyi öğretemez. Sevgiyi öğretmeniz için sevgiyi analmış olmanız gerekir.
Kişi incelemediği şeyi bilmez. Sevgiyi incelemeniz için sevginin içinde yaşamış olmanız gerekir
Kişi tanımadığı şeyi değerlendiremez. Sevgiyi tanımanız için sevgiyi alımkar olmalısınız.
Kişi güvenmeyi istediği şeyden kuşkulanmaz. Sevgiye güvenmek için sevgiye inanmış olmanız gerekir.
Aslında arkadaşlar; ben bu tarz günlere karşı olanlardanım. Niye derseniz? insanların sevgilerini göstermelerini bir güne sığdırmak istemelerini algılayabimiş değilim...
Sevgi içten gelen bir duyguysa eğer; içimizden geldiği her an samimi ve fütursuzca gösterebilmeliyiz...
Böylesi günlerin ticaret koktuğunu düşünenlerdenim; insanları nasıl daha fazla tüketim canavarı haline getirebilirizler için bir çabadır diye düşünüyorum.
Sadede gelirsek eğer; madem bu günler var; ben de kendi çapımda bu günü; şu günlerde fazlasıyla ihtiyacımız olduğunu düşümdüğümden; sevgiyi hoşgörüyle pekiştirmek isterim ve derim ki; sevgi ve hoşgörü günü...
Neler yapabiliriz?
Kimsenin birbirine tahammülü kalmadığını göz önünde bulundurursak eğer; yukarıda kitaptan almış olduğum düsturları benimseyerek daha tahammüllü, verimkar, samimi ve güleryüzlü olmaya tüm insanlığı davet ediyorum...
Eşref-i mahluk(yaratılmışların en şereflisi) olduğuna inandığımız insana yakışır biçimde...
Acaba Çok mu zordur ki çokları sevgiyi vermekten kaçınır; maddi külfeti hiç yok lakin manevi değerine paha biçilmez...
Dostlarım belki çok klasik olucak ama; İksirli bir pasta olsa ve bunu tüm dünya daki sevgi ve hoşgörü fakirlerine ikram etsem (inşallah dua hükmüne geçer) etsem de...
Sevgiyle ve de muhabbetle...

Tadımız kaçmasın dileklerimle...
Sevgili dostlarım istek üzerine kısaca pastamın tarifini dipnot olarak geçeyim...
Pandispanyası için; -4 adet yumurta
-1 bardak şeker
-1 bardaktan biraz fazla un(kıvamı ununa göre değişiyor, siz boza kıvamını tutturmaya çalışın)
-vanilya, kabartma tozu
İç kreması;-1 lt süt
-5 yemek kaşığı tepeleme un
-1su bardağı şeker
-1 kaşık margarin
-vanilya
Üstü için; kremşanti ve dondurulmuş franboaz...
Pandispanyanın hazırlanışı; yumurta ve şeker köpük köpük olana kadar çırpılır, içine yavaş yavaş un ilave edilir, vanilyayı ve kabartma tozunu en son ilave edip fazla karıştırmadan önceden yağlanmış olan , cam kapaklı teflon tavamıza döküp ocakta altı kısık biçimde pişirelim.
İç kremasının hazırlanışı; süt ve un kıvam alıncaya kadar pişirilir sonrasında şeker ve vanilya ilave edilir, 1 kaşık margarini de ekleyip ocaktan alalım ve mikserle yüksek ayarda çırpalım( arzuya göre, çırpma esnasında yumurta da ilave edebilirsiniz...)
Süsleme; pandispanyamızı ortadan ikiye keselim, iç kremamızı dökelim( ben iç kremasından biraz da üstüne kullandım), meyvelerimizi yerleştirelim, diğer yarısını üzerine kapatıp, üzerinide gönlümüzce süsleyeli...
Hepinize afiyet olsun...