29 Nisan 2007

Minik ekler pastacıklar ve tarz değiştirmiş milföy börek!



Malzemeler

Hamuru;
*3 yumurta
*1 su bardağı su
*100 gr margarin
*1 su bardağı un
*1 çorba kaşığı toz şeker
*1 tutam tuz

Kreması;
*1 yumurta
*1/2 su bardağı toz şeker
*1 çay bardağı un
*1,5 su bardağı süt
*1 çay kaşığı vanilya
*1/2 limon kabuğu rendesi

*Üzeri için;
-100 gr bitter çikolata
-1 çorba kaşığı tereyağı yada margarin
Ben deniz hazır çikolata soslarından kullandım tavsiye olunur;))
***Hazırlanışı;
Margarin, su, şeker ve tuzu tencereye alın ve kaynatın. Unu ilave edip 5-6 dakika pişirin. Ateşten alıp ılınmaya bırakın. Ilınan hamura yumurtaları tek tek kırıp mikserle iyice yedirin. Hamuru geniş uçlu sıkma torbasına doldurun. Yağlı kağıt serilmiş yada hafifçe yağlanmış fırın tepsisine hamuru bir kaşık yardımıyla tek tej dökün. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pembeleşinceye kadar pişirin.
Püf noktası;*** Pişirme sırasında ve fırını kapattıktan 40 dakika sonraya kadar fırın kapağını kesinlikle açmayın.

*Bu arada kremayı hazırlayın. Süt hariç diğer malzemeleri tencereye koyun, sütü yavaş yavaş ekleyin, sürekli karıştırarak pişirin. Fırından çıkardığınız ekleri enlemesine kesin ve kaşıkla kremayı doldurun.
Üzeri için; iki seçeneğinizin olduğunu arz etmiştim;
İlki; benmari usulü eritmiş olduğumuz bitter çikolatanın kullanılması,
ikincisi ise; hazır çikolatalı soslardan alıp hazırlamak ve kullanmak...
Tamamen keyfe keder;))



Efendim bu görmüş olduğumuz ana maddesi aynı yani zatında milföy fakat şekli değiştirilmiş böreğin içini arzuya göre doldurabilrsiniz...
Ben mi ne koydum?
Hemen paylaşayım;Az biraz zeytintağın da sotelemek üzere; minik doğranmış etcikler,soğancıklar, bibercikler, domatescikler, sarımsakcıklar veeee rehyan otu, karabiber...
Şekil şekil b de görüldüğü gibi; içine malzeme koyduğumuz milföycükler bohçalanır, bohça bağı olarak aliminyum folyalar kullanılır:))
Muhabbetle sevgili dostlar muhabbetle....

21 Nisan 2007

Mevlana ile dostluk üzerine söylemler...


Ne güzel demiş Mevlana;
Dost dediğin; radikal olmalı; sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli...
Sarınılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı...
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı...
Dost dediğin; fanatik olmalı;Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli,
Ve ağladığında, seninle ağlamalı...
Ama hepsinden daha çok; Dost matematiksel olmalı;
Sevinci çarpmalı...
Üzüntüyü bölmeli...
Geçmişi çıkarmalı...
Yarını toplamalı...
Kalbinin derinliklerinde ihtiyacı hesaplamalı...
Ve her zmana Bütün parçalardan daha büyük olmalı...
İşi bitince seni bir tarafa atmamalı............"
Sevgi ve de muhabbetle...

06 Nisan 2007

NİÇİN SUSAR İNSAN???


Yazana zahmet vermeyen yazı okuyana da zevk vermez.

Samuel Johnson

Niçin susar insan? Belki de başlangıçta, konuşmadan da anlaşabildiği birilerinin var olduğunu sanmasından, öyle ummasından. Sonra bir gün konuşmayı denemiştir büyük ihtimalle; çaresiz kaldığından, ‘kendini ifade et’ kültürünün dayatmasında safça, onu anlamalarına izin vermediğini düşünüp kendisini suçlayarak.

Herkes bir gün konuşur. Konuştuğunda, sustuğundan da beter bir anlayışla karşılaşırsa peki? ‘Kendini ifade edememek’ en çok da çağımızın uydurmacasıdır. Anlamak isteyenler, buna niyeti ve kapasitesi olanlar anlar çünkü; anlamıyorlarsa ya işlerine öyle geldiği içindir ya umursamadıklarından ya da böyle bir yetenekleri bulunmadığından. Heidi’nin yazarı Johanna Sypri derin bir bunalımdayken eşi, anlatmadığı için mi görmüyordu sanki karısının mutsuzluğunu. O halde susmak en doğrusudur belki ve siz susarken anlamış olanlar varsa sizi, konuşacağınız kişiler de yalnızca onlar olmalıdır. Emily Dickınson’ın yolunu izlemekte ne sakınca olabilir ki yoksa? İnziva, ona atfedildiği gibi kötü bir şey midir gerçekte? Dışarıdan tuhaf görüneceksiniz diye, onlar gibi olmadığınızdan çeşitli yaftalar yapıştıracaklar korkusuyla, hırsları uğruna bedenini satanlar ya da arzuları için onları sevenleri harcayanların arasında yaşamak zorunda kalırsanız, buna zorlanırsanız daha fazla mutsuz olmaz mısınız?

Kime gösteriş yapmak mecburiyetiniz var ki? Yalnızlığınız zevk veriyorsa, içinizin zenginliği yetiyorsa, küçücük bir dünyada kocaman bir alem kurabilyorsanız bırakın istediklerini söylesinler. Kundera’nın harika bir romanında bir erkeğin bir başka erkekten alması gereken intikamını aslında bir kadından almaya kalkıştığını görüp irkildiğinizde düşün müyormusunuz hiç:

Zekası sizinle aynı ‘şaka’yı paylaşmaya yetmeyenlerle ne işiniz olabilir ki?

Rengin Soysal (K Dergi)

Mutlu ve huzurlu bir hafta sonu dileklerimle...

01 Nisan 2007

BİR ANNEDEN ÖĞÜTLER...


Bu başlıktaki ismi taşıyan bir kitap Amerika'da yayınlandı. Türkiye'de ise kitabın içinden seçme sözler derlenerek çeşitli gazetelerde yayınlandı. Aşağıda da bu kitapta geçen tavsiyelerden bir derleme bulunmaktadır paylaşıma hazırmısınız?
Buyurunuz efendim;
Bundan 20 yıl sonra, yaptıkların değil, yapamadıkların için üzüleceksin. Dolayısıyla halatları çöz. Güvenli limandan uzaklara yelken aç. Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet. Düşün, onları seyredecek birileri olmasaydı, kaç kişi mercedes otomobil alırdı. Bilimde ve güzel sanatlarda en üstün başarılar, tek başlarına çalışan kişiler tarafından elde edilmiştir. Hiçbir parkta bir kurul için dikilmiş bir anıt yoktur.
Yapabileceğin kadar söz ver. Sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap. Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık tavuktur. Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere dertlerin yüzme bilmediğini söyle.
Dalın ucuna gitmekten korkma. Meyve oradadır. Büyük adam büyüklüğünü küçük adama davranışıyla gösterir. Şans bukalemun gibidir. Biraz zaman tanı, mutlaka değişecektir. "Tarihta en etkili 100 kişi" adlı kitabı okudum. Onların hepsiyle ortak olduğumuz tek şeyin zaman olduğunu gördüm. Günün sonunda kendini bir sokak köpeği kadar yorgun hissediyorsan, bu belki bütün gün hırladığın içindir.
Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin. Şimdi başla! Şu anda bulunduğu yerden, elindekilerle başla. Gülümsediğinde güzelleşmeyen bir yüz hiç görmedim. Kimi zman içindeki o sessiz sese uzmanlardan daha fazla güven. Aerodinamik yasalarına göre o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu. Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki, uçuyor. Zamanlarının büyük bir kısmını para kazanmak ve saklamakla geçiren insanlar, sonunda, en çok istediklerinin satın alınamayacak şeyler olduğunu anlarlar. Öteki insanlardan daha akıllı ol. Yalnız bunu onlara söyleme! Mutlu olmanın en garantili yolu bir başkasını mutlu etmektir. Hayatta ya tozu dumana katarsın, yada tozu dumanı yutarsın.
İYİ ÇALIŞAN, SIK GÜLEN VE ÇOK SEVEN BAŞARIYI ELDE EDER.
MUHABBETLE...