14 Şubat 2007
Her gün'e yarım gram sevgi!
Sevgi; üzerine kitaplar yazılmış, yorumlar yapılmış, hayatın manası, yüreklerin gıdası,bedenlerin enerji kaynağı, yaşamın gayesini irdelerken her dem önümüze çıkan olmazsa olmaz hayat düsturu...
Ben deniz şahsen bu tür kavramların bir güne sığdırılıp geçiştirilmesi taraftarı olmadığımdan, olayı genel manada ele almak istedim. Netice de Sevgisizlikle kirlenmiş Dünya'mıza bir ışık, bir nefes ,bir pencere açmak istedim...
Gelin öncelikle sevgi kavramını tanımak adına sevgili Leo buscalia'nın söylemlerine kulak verelim;
-Kişi sahip olmadığı şeyi veremez. Sevgiyi vermek için sevgiye malik olmalısınız.
-Kişi anlamadığı şeyi öğretemez. Sevgiyi öğretmeniz için sevgiyi anlamış olmanız gerekir.
-Kişi incelemediği şeyi bilmez. Sevgiyi incelemeniz için sevginin içinde yaşamanız gerekir.
-Kişi tanımadığı şeyi değerlendiremez. Sevgiyi tanımanız için sevgiyi alımkar olmalısınız.
-Kişi güvenmeyi istediği şeyden kuşkulanmaz. Sevgiye güvenmek için sevgiye inanamış olmanız gerekir.
-Sevgi bir ayna gibidir. Bir kişiyi sevdiğinizde o kişi sizin aynanız, sizde onun aynası olursunuz; bu aynalar bir diğerinizin sevgisini yansıtırken, sizler de sonsuzluğu görürüsünüz.
-Sevgi her zaman kolların açık duruşudur. Sevgi için kollarınızı kaparsanız, kendiniz dışında tutacak hiç bir şey kalmadığını görürüsünüz.
-Gerçek sevgi her zaman yaratır. Hiç bir zaman yıkıma uğratmaz.Bu ifade de insanoğlunun tek vaadi budur.
Başımıza ne geldiyse sevgisizlik yüzünden geldi diye düşünüyorum; insanlık her yönden zengin gibi gözükse de ne yazık ki sevgi yoksulu...
Şöyle bir düşünelim temaşa edelim; Dünyamızı seviyor olsaydık, şimdi küresel ısınma gündemimizi meşgul edermiydi?
İnsanları seviyor olsaydık hiç kan-gövdeyi götürür müydü?
Hayvanları seviyor olsaydık hiç nesli tükenen hayvan olur muydu?
Çocukları yarınlarımızı seviyor olsaydık; sokaklar, yurtlar kimsesiz yavrucaklarla dolu olur muydu?
Yaşlılarımızı seviyor olsaydık huzur evlerine gerek kalır mıydı?
Liste bu şekilde uzar gider tabi lakin önemli olan listeyi uzatmak değil kısaltmak için çaba sarfetmek diye düşünüyorum...
Karanlıktan şikayet edeceğine bir mum yak demişler; herkese bir adet yaksa Dünya ışıl ışlı olurdu herhalde...
Kimsenin kimseye tahammülü kalmdığı dünyamız da tahammül sınırlarını zorluyor hatırlatayım!
Çıkarlar ve enaniyet ön planda olduğu sürece biz bu sorunu çözemeyiz arkadaşlar...
Etrafımızda bile ilişkiler, diyologlar bu minval üzere kurulu...
Samimiyet ve doğallık maskeler ardına gizlenmiş, herkes birbirinin kusurunu araştırı olmuş...
Unutmayalım ki; kimse kusursuz değildir!
Mevlana ne güzel söylemiş; -kusurları örtmekte gece gibi ol!
-Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü.
Neden insanların bir sürü güzel özellikleri varken kusurlarına takılırız da boşuna vakit harcarız bilinmez...
Şu kısacık ömrümüzü fuzuli işlerle heba etmeyelim, sevginin özüne inelim derinleşelim felsefesini idrak etmeye çalışalım görün bakın o zaman herşey daha güzel olacak!
Sevgili Yunus misali; sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz. Diyelim ve birbirimize ; Kıskançlık, düşmanlık, bencillik, enaniyet sirayet ettireceğimize sevgi bulaştıralım fütursuzca...
Veeeee en önemlisi; sevgi bir güne sığamayacak kadar büyük bir olgu olduğundan her güne yarımşar gram paylaştıralım olmaz mı?
;)))
Konuyu dallandırdım biraz arkadaşlar farkındayım hazırlıksız bir yazı oldu derin hoşgörünüze sığınarak yayınlıyorum...
Sevgi ve de muhabbetle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)