27 Mayıs 2007

Mozayık sanatlar...


Sergimizin bu standında sizlere;fayansların minik minik kırılıp, desene rengine ve dokusuna göre hayat vermesini görüyoruz...
Bu ara da sizlere kendimden küçük bir ayna frikiği;))






24 Mayıs 2007

Veee sergi zamanı...

Sevgili dostlar;
Bugün sizler için;Ankara Harikalar diyarı Sincan Kültür Merkezinde ki sergimizden gözlere şenlik bir ziyafet getirdim;))
Hangi sanat dalından başlasam bilmem ki derken; oğlumun yüksek ricası ile taş bebek standından giriş yapmaya karar verdim;))
Buyurunuz efendim....








Not; ilgilenenler için sergimiz ayın 28'inde toplanacaktır bu süre zarfında ziyaret etmek isteyenlere sevgiyle ve de muhabbetle tavsiye olunur;)))

15 Mayıs 2007

EĞER;


Eğer,
Herkes kendini kaybedip seni suçladığı zaman,
Sen soğukkanlılığını koruyabilirsen;
Eğer, herkes senden kuşkulandığında
Sen kendine güvenip tüm şüpheleri hoşgörüyle karşılayabilirsen;
Eğer; sabırla bekleyebilir ve beklemekten yorulmazsan
Ya da iftiraya uğradığında yalana yalanla karşılık vermezsen ve kin tutana kin duymazsan;
Eğer, düşlere kapılmadan düş kurabilir; düşünebildiğin halde düşüncelerin kölesi olmazsan ve aynı zamanda ne çok uysal olup ne de çok akıllıca bir tavırla konuşmazsan;
Eğer, ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir, ikisini de karşılayıp yüzleşebilirsen; ömür verdiğin şeylerin yıkılışını seyredebilir ve yılmadan onu yine kurmaya çalışırsan;
Eğer, iş işten geçtikten sonra yüreğini ve bedenini bütün direncinle seferber edip herkesin vazgeçtiği noktada sen amacına yönelebilirsen;
Eğer, herkesle birlikte erdemli olur da, erdemli kalabilirsen ya da krallarla dolaştığın bir durumda, gururlanıp benliğini ve dostlarını unutmazsan;
Eğer; ne sevgili dostların ne de düşmanların seni incitmezse ve kimseyi hem küçümsemez, hem de kimseye bağımlı olmamayı başarabilirsen;
Eğer, her günün her saatini, her dakikanın her saniyesini iç rahatlığıyla yaşayabilirsen, bütün dünya senin olur yavrum
...ve o zaman artık "Adam" olduğunu düşünebilirsin.
Muhabbetle...

07 Mayıs 2007

Fırında Köfteli Bürüksel Lahanası...


Sevgili dostlar;
Mevsimi geçti geçecek olan bir sebzemiz var bildiğiniz üzere...
Brüksel lahanası...
Pek rağbet görmese de, rağbet görmüş bir şeklini paylaşmak istedim...
Buyurunuz efendim;

Malzemeler:

1 kg. brüksel lahanası
500 g. kıyma
2 soğan
2 dilim bayat ekmek içi ( galeta unu da olur)
250 gr. kiraz domates(biz normal domates kullandık)
1 çorba kaşığı domates salçası
1 su bardağı su
2 çorba kaşığı sıvıyağ
tuz, kimyon, yenibahar, karabiber

Hazırlanışı:

Brüksel lahanalarının dış kabuklarını çıkarıp yıkayın. Soğanları rendeleyin. Kiraz domatesleri dörde bölün. Ekmek içini hafif ıslatıp ufalayın. Kıymayı bir kaba alıp soğan, ekmek içi ve baharatları ilave edip karıştırın. Hazırladığınız köfte harçından brüksel lahanalarının büyüklüğüde parçalar alıp misket köfteler hazırlayın. Bir fırın kabına lahana ve köfteleri değişimli olarak dizin. Kiraz domatesleri ilave edin. Salçayı su ile karıştırıp yemeğin üzerine dökün. Sıvıyağ ve tuz ilave edip kabın üzerini aliminyum folyo ile kapatın. Önceden ısınmış 180 derece fırında 30 dk. pişirin
NOT: Lahanalar önceden 5 dk. kadar haşlanırsa ve haşlama suyu salça ilave edilip yemeğe eklenirse daha iyi sonuç alınıyor). Folyoyu çıkarıp 10-15 dk. daha pişirin.

Afiyet olsun;))

Yemeği bahane edip küçük bir hikayeyi esgeçmek olmaz diye düşündüm;
Gelin şimdi birazda ruhlarımız doysun, doysun ki; hayatta daha faziletli ve erdemli duruş sergileyebilelim;

TEBESSÜM;
Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi.
Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı yolladı.
Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki; her öğlen yemek yediği lokantada ki kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.
Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.
Adam öyle minettar oldu ki... iki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını doyurduktan sonra, bir apartaman bodrumunda ki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi.
Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartaman halkı...
Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar.
Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan tebessümün sonucuydu;)))

Tebessüm dolu günler dileğiyle...