28 Şubat 2006

HAFTA SONU LEZZETLERİ...

"Dün öldü, bugün can veriyor, yarın ise henüz doğmadı. Zamanınızı bu açıdan görün ve faydalı iş yapın." Bişr-i Hafi

Sevgili dostlar;
Hafta sonu lezzetlerinden pratik bir tarif daha...
Başım sıkışınca başvurduğum tariflerden birisi...
Pratik poğoça;
Malzemeler;-1 su bardağı yoğurt
-3 adet yumurta
-1 su bardağı sıvı yağ
-alabildiğine un
-kabartma tozu ve tuz
İç malzemesi; tamamen tercihe bağlı dostlar; ben peynir ve maydonoz tercih ettim
Üzeri için; yumurta sarısı ve susam
Hazırlanışı; yumurta, yoğurt ve yağ çırpılır, sonrasında un ve kabartma tozu, tuz ilave edilir ve yoğrulur, kulak memesi kıvamına gelince istenilen şekil verilir...
Tavsiye ediyorum arkadaşlar hem pratik hem lezzetli...

SEVDİKLERİNİZLE AFİYET DOLU GÜNLER...

24 Şubat 2006

ANKARA SİRKİ...


Perşembe günü oğlumun okuluyla, ASKİ spor salonunda düzenlenen Ankara sirkine gittik;


Büyük Ankara Sirki’nde geçen yıllara göre bu yıl çok daha değişik ve eğlenceli gösteriler izledik. Sirk sanatçıları Başkentlilere, Kaplan Şov, At Üzerinde Akrobasi Düeti, Eğitilmiş Maymun ve Midilliler, Laso ve Uzun Kamçılılar, Hokkabaz, Halat Üzerinde Düet, Dönen Okta Ekilibristik, Hava Uçuşu, Havada Hula-Hoplar, Ayılar, Atlar, Amerikan Tekerleği ve Palyaço gösterimlerini sundular.

Sirk; 5 Mart 2006 tarihine kadar toplam 60 gösteri sergileyecekmiş duyrulur...

Gitmek isteyenler varsa; okullar için; salı, çarşamba, perşembe, cuma saat; 13:00'de Her cumartesi ve pazar saat; 14:00 ve 18:00'da ASKİ spor salononda...

Oğlum da ben de değişik bir gün geçirmiş olduk; çocuklara kaybolup dağılmasınlar stresiyle mukayet olmaya çalışmak dışında herşey güzeldi...

Neyse ki sağ salim ailelere teslim edildiler de bizler de sorumluluğumuzu yerine getirmenin haklı gururunu yaşadık...

Fotoğraf makinamı hareketli çekime ayarlamadığımdan dolayı; resimler bu şekilde çıktı affınıza sığınarak ben yine de paylaşmak istedim...

Sitemi kapatmaya yakın herhalde bu işi de layıkıyla öğrenirim diye düşünüyorum...

21 Şubat 2006

BÖĞÜRTLEN KOLYE...

"Ruhun elle çalışmadığı yerde sanat olmaz."Demiş ; Victor Burge...
Bu nedenle fotoğraflar için özür diliyorum arkadaşlar çok net değiller...
Beyenilerinize sunmak istedim, takdir sizin...


Zincir, konik ve kum boncuklardan derlenerek hazırlanmış bir tasarım...

14 Şubat 2006

SEVGİ VE HOŞGÖRÜ GÜNÜ...

Bugün sizlere; sevgi ve hoşgörü pastamla merhaba demek istiyorum...


Sevgi...
Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek bir kavram...
Nedir sevgi? Bu minval üzere okuduğum bir kitaptan aldığım notlar ışığın da biraz irdeleyelim ne dersiniz?
Sevgi her zaman kolların açık duruşudur. Sevgi için kollarınızı kaparsanız, kendiniz dışında tutacak hiçbirşeyin kalmadığını görürsünüz...
Sevgi bir ayna gibidir. Bir kişiyi sevdiğinizde o kişi sizin aynanız, sizde onun aynası olursunuz; bu aynalar bir diğerinizin sevgisini yansıtırken, sizlerde sonsuzluğu görürsünüz.
Gerçek sevgi her zaman yaratır. Hiçbirzaman yıkıma uğratmaz. Bu ifadede insanoğlunun tek vaadi bulunur.
Kişi sahip olmadığı şeyi veremez. Sevgiyi vermek için sevgiye malik olmalısınız.
Kişi anlamadığı şeyi öğretemez. Sevgiyi öğretmeniz için sevgiyi analmış olmanız gerekir.
Kişi incelemediği şeyi bilmez. Sevgiyi incelemeniz için sevginin içinde yaşamış olmanız gerekir
Kişi tanımadığı şeyi değerlendiremez. Sevgiyi tanımanız için sevgiyi alımkar olmalısınız.
Kişi güvenmeyi istediği şeyden kuşkulanmaz. Sevgiye güvenmek için sevgiye inanmış olmanız gerekir.
Aslında arkadaşlar; ben bu tarz günlere karşı olanlardanım. Niye derseniz? insanların sevgilerini göstermelerini bir güne sığdırmak istemelerini algılayabimiş değilim...
Sevgi içten gelen bir duyguysa eğer; içimizden geldiği her an samimi ve fütursuzca gösterebilmeliyiz...
Böylesi günlerin ticaret koktuğunu düşünenlerdenim; insanları nasıl daha fazla tüketim canavarı haline getirebilirizler için bir çabadır diye düşünüyorum.
Sadede gelirsek eğer; madem bu günler var; ben de kendi çapımda bu günü; şu günlerde fazlasıyla ihtiyacımız olduğunu düşümdüğümden; sevgiyi hoşgörüyle pekiştirmek isterim ve derim ki; sevgi ve hoşgörü günü...
Neler yapabiliriz?
Kimsenin birbirine tahammülü kalmadığını göz önünde bulundurursak eğer; yukarıda kitaptan almış olduğum düsturları benimseyerek daha tahammüllü, verimkar, samimi ve güleryüzlü olmaya tüm insanlığı davet ediyorum...
Eşref-i mahluk(yaratılmışların en şereflisi) olduğuna inandığımız insana yakışır biçimde...
Acaba Çok mu zordur ki çokları sevgiyi vermekten kaçınır; maddi külfeti hiç yok lakin manevi değerine paha biçilmez...
Dostlarım belki çok klasik olucak ama; İksirli bir pasta olsa ve bunu tüm dünya daki sevgi ve hoşgörü fakirlerine ikram etsem (inşallah dua hükmüne geçer) etsem de...
Sevgiyle ve de muhabbetle...

Tadımız kaçmasın dileklerimle...
Sevgili dostlarım istek üzerine kısaca pastamın tarifini dipnot olarak geçeyim...
Pandispanyası için; -4 adet yumurta
-1 bardak şeker
-1 bardaktan biraz fazla un(kıvamı ununa göre değişiyor, siz boza kıvamını tutturmaya çalışın)
-vanilya, kabartma tozu
İç kreması;-1 lt süt
-5 yemek kaşığı tepeleme un
-1su bardağı şeker
-1 kaşık margarin
-vanilya
Üstü için; kremşanti ve dondurulmuş franboaz...
Pandispanyanın hazırlanışı; yumurta ve şeker köpük köpük olana kadar çırpılır, içine yavaş yavaş un ilave edilir, vanilyayı ve kabartma tozunu en son ilave edip fazla karıştırmadan önceden yağlanmış olan , cam kapaklı teflon tavamıza döküp ocakta altı kısık biçimde pişirelim.
İç kremasının hazırlanışı; süt ve un kıvam alıncaya kadar pişirilir sonrasında şeker ve vanilya ilave edilir, 1 kaşık margarini de ekleyip ocaktan alalım ve mikserle yüksek ayarda çırpalım( arzuya göre, çırpma esnasında yumurta da ilave edebilirsiniz...)
Süsleme; pandispanyamızı ortadan ikiye keselim, iç kremamızı dökelim( ben iç kremasından biraz da üstüne kullandım), meyvelerimizi yerleştirelim, diğer yarısını üzerine kapatıp, üzerinide gönlümüzce süsleyeli...
Hepinize afiyet olsun...

10 Şubat 2006

AŞURE AYI GELMİŞTİR DUYRULUUUUUUR...

İşte Sevgili arkadaşlarım; sizler için Ayşe Tüter'den neffiss bir Aşure tarifi...



malzemeler;-2,5 su bardağı aşurelik buğday

-1 su bardağı nohut

-1 su bardağı fasulye

-1 su bardağı doğranmış kayısı

-1 su bardağı üzüm

-1 su bardağı doğranmış incir

-1 su bardağı ceviz

-5 su bardağı şeker

-1 adet elma, karanfil

-1 su bardağı süt

-2 tatlı kaşığı nişasta

-portakal kabuğu rendesi

Üzeri için; ceviz, susam, hindistan cevizi, tarçın harmonisi...

Hazırlanışı;Hazırlanış kendi tarzımda anlatılmıştır duyrulur...

Aşurelik buğdayımızı 8lt'lik tenceremizde; akaşamdan bir taşım kaynatalım, fasulye ve nohutumuzuda akşamdan ıslatalım...

Sabah; buğdayımız kaldığı yeden kaynamaya devam ede dursun biz bir yandan nohut ve fasulyemizi düdüklüde 15 dak. pişirelim sonrasında kaynayan buğdayımıza ilave edelim biraz daha özleştirelim. Özleşen harcımıza ; kayısı ve portakal kabuğu rendesi, bir adet soyulmuş ve karanfil batırılmış elma (elmayı daha sonra içinden alıcağız) ilave edip tekrar kaynatalım, şekeri de ilave ettikten sonra; üzümleri dökelim en son olarakta; nişasta ile karıştırdığımız sütümüzü kıvam vermesi amacıyla aşuremize ilave edelim; biraz daha kaynatıp, vanilya ilave edebilir ve kapatabilirsiniz. İncirlerimizi kapattıktan sonra ilave edelim ki; aşuremiz kararmasın...

Not; arkadaşlar ben cevizi aşuremi karartır gerekçesiyle üzerinde bolca kullanmayı tercih ettim.

Bilgi dağarcığınıza itafen Aşure ayı hakkında birkaç bilgi...

Aşure sözcüğü Arapça'da 10 sayısı anlamına geliyormuş. İnanışa göre büyük tufanda Nuh Peygamber ve yanındakiler gemiden 10 Muharrem'de çıkmışlar.Karınlarını doyurmak için de gemide arta kalan malzemelerle bir yemek pişirmişler. Ve doğal olarak tatlıyla tuzlu karışmış yemekte ama lezzetli bir şey çıkmış ortaya. Urfa'da ateşe atılmak istenen Hz. İbrahim Muharrem ayının 10'uncu günü kurtulmuş ateşten... Yakup Peygamber, oğlu Yusuf'a Muharrem ayının 10'uncu günü kavuşmuş; Tanrı, Hz. Musa'yı bu günde kurtarıp firavunu boğdurmuş. Asırlar sonra, yine Muharrem ayının 10'uncu gününde Hz. Muhammed'in torunu, dördüncü Halife Hz. Ali'nin oğlu Hüseyin de, Kerbela'da pınar başında su içerken şehit edilmiş. İlhan Eksen ilginç bir saptama yapmış ve Yahudiler'in de ay takvimlerinde birinci ay "Tışri" imiş ve onlar da bu ayın 10'uncu günü oruç tutup "Yom Kipur" (Kefaret Günü) bayramını kutluyorlarmış. Ermeniler aşureyi Noel'de pişirirken, Rumlar cenazede pişiriyorlarmış...


Eski İstanbul evlerinde en az yedi cins erzakla pişermiş aşure... Kerbela olayını anmak isteyenler ise hem oruç tutar hem de malzeme sayısının "12 İmam"a atfen, 12 olmasına dikkat ederlermiş. Bazıları ise 40 çeşit malzeme koyuyormuş aşureye... 40'ı tamamlayamayanlar için şöyle bir kolaylık sağlanmış: "Kırkı tamamlayamayan bir kaşık bal koysun. Nasıl olsa arılar kırk tür çiçeğin nektarını almıştır."

05 Şubat 2006

ZEYTİNLİ SEVGİ ÇÖREKLERİM...

Sevgili dostlar; cuma ve cumartesi günümü; hasta yatağımda geçirdikten sonra Allah'a şükür bugünümü (sevgili eşim ve de oğluşumun da katkılarıyla) ayakta geçirebildim...
Pazar sabahı sizlerinde görmüş olduğu çörekleri hazırlamak için kalktım, çörekler hazır olunca ev halkına seslenip onları kahvaltı masamıza davet ettim...
Niye adını sevgi çöreği koyduğuma gelince arkadaşlar; oğlum, her zaman ki nezaketiyle; anneciğim bu çörekler çok lezzetli olmuş galiba pişirirken içine sevgini de koymuşsun deyip beni yine mutlu etti bende ilham kaynağım adına çöreklere bu ismi layık gördüm...

HAZIRALNIŞI; 3 Su bardağı unu eleyip 1 paket ınstant maya ile karıştırın. Birer tatlı kaşığı tuz ve toz şeker, 1 yumurta, 100gr margarin ve 1 çay bardağı ılık süt ile yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-50 dakika dinlendirin. Hamuru 0,5 cm kalınlığında açın, üzerine 1 su bardağı çekirdeksiz siyah zeytin dağıtın ve rulo şeklinde sarın.. 2 cm eninde dilimlere kesin.Her dilimi yuvarlayıp yağlanmış tepsiye sıralayın. Üzerlerine zeytinyağı sürüp kekik serpin. 25 dakika bekletip 180 derecelik önceden ısıtılmış fırında 25-30dakika pişirin.


Sizler de sevdiklerinize sevgi çöreklerimizden ikram etmek istemez misiniz?

E ne duruyorsunuz o zaman haydi mutfağa...

Kolay gelsin ve de afiyet olsun...