31 Ocak 2006

TEVELLÜT 76...


Sevgili Dostlar;
Hayatımın, acısıyla tatlısıyla 29 yılı geride kaldı...
Bugün otuzundan gün almaya başladığımın ilk günü...
Bir dostumun kızı mesajında; ne kadar yaşadığın değil, nasıl yaşadığın önemlidir demiş; hakikaten öyle...

Bir otuz yıl daha yaşarmıyız bilinmez lakin;
E.Dickinson'un da dediği gibi;

"Bir tek kalbin kırılmasını önleyebilirsem,
Boşuna yaşamış olmayacağım.
Bir yaşamdan acıyı alabilirsem
Ya da bir acıyı hafifletebilirsem,
Ya da bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilirsem,
Boşuna yaşamış olmayacağım..."

SEVGİYLE VE DE MUHABBETLE...

27 Ocak 2006

ÇOCUK OLMAK ve LİMON SOSLU KEK...

"Gün boyunca meşguldüm; oynamamızı istediğin küçük oyunları seninle oynamaya zamanım olmadı. Sana pek zaman ayıramadım. Elbiselerini yıkar, dikiş diker, yemek yapardım, ama resimli kitabını getirip yaşadığın zevki benimle paylaşmak istediğinde, "daha sonra oğlum" derdim. Uyuduktan sonra üstünü örter, dualarını duyar, ışığı kapatır ve parmaklarımın ucuna basa basa kapıya yönelirdim. Keşke bir dakika daha kalsaydım. Çünkü yaşam kısa, yıllar hızla akıp gidiyor; küçük bir çocuk çok hızlı büyüyor. Değerli sırlarını tuttuğunuz küçük çocuğunuz artık yanınızda değil. Resimli kitaplar ortadan kalktı, oynanacak oyun yok. İyi geceler öpücükleri ve duyabileceğiniz dualarda yok. Bunları hepsi geride kaldı. Bir zamanlar meşgul olan ellerim hala yerinde; günler boş ve uzun. Keşke geri dönüp benden istediğin o küçük şeyleri yapabilme fırsatım olsaydı."
ARTHUR M. SELLS

Sevgili dostlar;
Yazı beni oldukça etkiledi...
Keşke dememek için...
Sevdiklerimize daha fazla zaman ayıralım ne olur...
Biz bugün oğluşla sinemaya gittik; Cesur civciv...
Film mesajları itibariyle güzeldi; korkunun üzerine gidebilmeyi, istenildiğinde başarılamayacak hiçbirşeyin olmadığını, kendine güvenmeyi ve güvenilmeyi öğütlüyordu.
Filme giderken oldukça seçici davranmaya çalışıyorum; konusunu gitmeden önce mutlaka okuyorum; mesaj içerikli ve argo kelimelerin kullanılmadığı filmleri tercih ediyorum.Çünkü onlar taze beyinler; boş bir kaset (pardon artık cd) ne verirseniz, ne izlerlerse beyinlerine yerleştiriyorlar; çocuklarımızın beyinlerini gereksiz şeylerle doldurmaya hakkımızın olmadığını düşünüyorum, siz ne dersiniz arkadaşlar?
Batuş oldukça eğlendi, tatil uzadı ya, çocukları oyalamak da güçleşti...
Babamız da tez yazım aşamasında olduğundan haliyle bu görev de bana kaldı...
Verimli bir gün geçirdiğimizi düşünüyorum...
Akşam, bu soğuk kış gününde sıcacık çayımızın yanına kek yapalım dedik ve girdik mutfağa...
Veeeeeeeeee işte sonuç...
Takdir sizin arkadaşlar...


MALZEMELER;-1 su bardağı şeker

-1 su bardağı yoğurt

-1 su bardağı sıvı yağ

-3 adet yumurta

-vanilya ve kabartma tozu

-Arası için kakao

-3 su bardağı kadar un(bu miktar unun cinsine göre değişiyor, siz yine de göz kararı yapın arkadaşlar)

SOU İÇİN; Yarım limon suyu

-Alabildiğine pudra şekeri

Klasik kek tarifi arkadaşlar; yumurta ve şeker çırpılır (bildiğiniz gibi; yumurta ve yoğurt oda ısısında olmalı ki; kekimiz istenilen kabarma seviyesine gelebilsin...) yoğurt ve yağ ilave edilir tekrar çırpılır, unu da yavaş yavaş ilave edip kabartma tozu ve vanilyayı da koyduk mu işlem tamamdır arkadaşlar...

Yağlanmış olan kalıbımıza hamurun bir kısmını dökelim; arasına kakao serpelim ve diğer yarısını ilave ederek fırına yolcu ediverelim...

Fırından çıkan ve ılık kıvama gelen kekimizin üzerine hazırlamış olduğumuz sosu bir güzel döküverelim...

Dipnot; sosu, koyuca olmalı ve kek ılkken dökülmeli ki; üzerinde buzumsu bir görüntü oluşsun.( benimkisi koyu olmadı arkadaşlar belirteyim istedim)

Hadi buyurun hepbirlikte afiyet olsun...

25 Ocak 2006

KAR KEYFİ...


Karda da keyif olur mu hiç demeyin arkadaşlar...
Öyle bir oluyormuş ki ; biz oğlumla bugün doyasıya tadını çıkarttık...
Perdeleri sonuna kadar açıp açıp ( son günlerde hep böyle yapıyoruz; amaç kar yağışı eşliğinde kahvaltı yapmak) sabah kahvaltımızı yaptık. Baktık ki; bu böyle bülbülün güle vuslat arzusuyla yanıp tutuşduğu gibi karşıdan izlemekle olmıyacak; hadi Baturalp; bu vuslat bugün gerçekleşecek! giyin gidiyoruz dedim; çocuk şaşkın şaşkın yüzüme baktı ve ani oluşundan mıdır bilinmez; ben çıkmak istemiyorum dedi...
Kendisine çok eğleneceğimizin taahütünü verdikten sonra; sıkı sıkı giyindik aşağıya indik; her taraf gelin misali alabildiğine bembeyaz, alabildiğine tertemiz pamuk tarlası gibi çok çok güzeldi...
Başladık kar savaşına, kara yatıp yatıp iz çıkarmaya...
Sonrasında, apartmanların girişine doğru yokuşlardan birini iyice kayganlaştırıp; kayak yapma arzumuzu da bir nebze olsun gidermiş olduk...
Başka çocukların da katılımıyla; ortalık bayram yerine döndü...
Tabi aralarındaki tek otuzluk bendim! pencerelerden bakanlar neler düşündü bilinmez ben çocukluk yıllarıma geri döndüm ve bunu oğlumla paylaştım!
Oldukça yorulup ıslandıktan sonra hemen eve çıkıp bitki çayı yaptık ve Batuyla karşılıklı içtik...
Yine standart ev hallerimizden bir bölüme geri döndük, o her zaman olduğu gibi cd izledi bense aldım bir kitap, oturdum penceremin önüne...
Umarım evladımın anı hanesine yüzünde tebessümle yazılmıştır...
Arada bir insanların sevdikleriyle deşarj olmak adına bu tür güzellikler yapmalarını sevgiyle tavsiye ediyorum...

"Geçmişi hiç dert etmiyeceksin,
Kendini hep yeni doğmuş sayacaksın,
Her yeni gün, ne istediğini sana söyleyecektir.
Kendi işinden zevk alacaksın,
Başkalarının yaptıklarına değer vereceksin,
En küçük şey senin canını sıkmak ister,
Sense hep gününü gün edeceksin.
En önemlisi hiç kimseden nefret etmeyip
Yarını Tanrı'ya bırakacaksın..."
Goethe

19 Ocak 2006

BAYRAM SONRASI...

Dostlar arasına hasret uçurumu girdiğin de;yıldızlarla vuslat köprüsü kurduk biz yürekten yüreğe! gönlümüzün günlüğüne unutulmayı ve unutmayı hiç yazmadık!


Selam dostlar; ben geldim!(20 gün dedik 10 günde döndük.)
Bir bayram daha selametle bitti...
Geride hüznünü bırakarak...
Sizlere de bahsettiğim gibi sevgili dostlar; bayram dolayısıyla eskilerin tabiriyle; sılay-ı rahim yapalım dedik arabayla düştük yollara; biraz ben biraz eşim derken; öncelikle İzmir'e kayınvalidemlere, ordan da Kütahya'ya annemlere geçtik; sevdiklerimizle bolca hasret giderdik...
Eller öpüldü, kurbanlar kesildi, kabir ziyaretleri yapıldı, çocuklar bol bol bayram harçlığı topladı...
Nedense bayramlarda hüzün ve sevinç birarada yaşanıyor; sevdiklerimizden kaybettiklerimizin verdiği hüzün; bayramın; geride kalan sevdiklerimizle buluşturmasının verdiği sevinç...
keder de sevinç de biz insanlar için...
Hayat gerçekten de çok garip; gülerken ağlayabiliyor, ağlarken gülebiliyoruz...
Yalan olur bir gün yalan yaşadığın aşkın sevdan;
Yaradandır baki kalan hayat ne garip, hayat çok garip!

Sevgili eltim Ayşe; bayramlık kendisi için; pul ve boncuklarla çanta hazırlamış; paylaşayım dedim;



E bayram bu tatlısız olmaz di mi?

Mevsimi geçmek üzere olsa da; daha önce yapmış olduğum, ayva tatlısını bayram tatlısı niyetine yayınlayayım istedim; ağzımız tatlansın, sizler de yaparsınız birlikte yeriz...


TARİF(5 kişilik);
-5 adet ayva
-6 çay bardağı toz şeker
-1 su bardağı krem şanti
-Arzuya göre, süslemek için;2 tatlı kaşığı tarçın ve ceviz

Hazırlanışı; Ayvaları soyun, ikiye bölüp ortasını oyma bıçağı yardımıyla çıkarın(bu işlemi yaparken ayvaların kararmaması için limonla ovun) ayvaları geniş bir tencereye dizin, üzerlerine şeker serpin, ayva çekirdeklerini ve 1-2 tane karanfili içine atın ki renk ve aroma versin di mi ama? ayvaları yumuşayıncaya kadar pişirin ve soğumaya bırakın; krem şantiyi tarçınla karıştırın, ayvaların içini şanti ile doldurup, üzerlerine ceviz serpip servis yapın...(Laf aramızda ben şanti yerine dondurma kullandım!)

Afiyet olsun...

08 Ocak 2006

GÜN DOĞUMU...

SON YILLARIN EN GÜZEL ŞİİRİ...IRAK savaşında babası ve annesi ölen ve kendisinin de bacakları kopan Müslüman bir çocuğun IRAK savasını yöneten Tommy FRANKS a yazdığı şiir. Bu şiir Açık istihbarat sitesinden alınmıs.***********
Merhamet hür Dünyaya bu kadar mı IRAK ' ta? Ben Basralı Ömer,Belki haberin yoktur diye yazıyorum Mr. Franks. Önce demokrasi yağdı göklerimizden, Sonra özgürlük geçti üstümüzden Palet palet. Ve insan hakları Namlularından Saniyede bilmem kaç adet.Demokrasi bizim eve de isabet etti Bir gün sonra anladım koptuğunu ayaklarımın. Tam onsekiz adet insan hakları saymışlar Vücudunda babamın.Annem yoktu zaten Ben doğarken ilaç yokluğundan ölmüş Ambargo falan dediler ya Anlamadım çocukluk aklı işte Oluşmadan sökülmüş. Sizde de barış böyle midir Mr. Franks? insan hakları çocukları yetim Ve ayaksız bırakır mı orda da? Düşer mi ayın kan gölüne aksi Güpegündüz düşer mi Pazar yerine demokrasi?Zenginlik insanları korkudan uykusuz bırakır Kuşlar gökyüzünü terk eder mi orda da? Babamla mırıldandığım son dua dilimde ayaklarımın hastanede Ve giymeye kıyamadığım pabuçlar Kaldı elimde.Çocukların var mı Mr. Franks? Al, oğluna götür onları bari ise yarasın Kim bilir belki baktıkça Bazen beni hatırlasın.Bu nasıl demokrasi Mr. Franks? Düştüğü yeri yaktı Merhamet hür Dünyaya Bu kadar mi IRA K ' tı? size
Yahoo! ShoppingFind Great Deals on Gifts at Yahoo! Shopping


- “Kavgayı; bir ağacın yaprağına yazmak isterdim Sonbahar gelsin, yaprak kurusun diye...
Öfkeyi; bir bulutun üzerine yazmak isterdim, yağmur yağsın, bulut yok olsun diye... Nefreti;karların üzerine yazmak isterdim, güneş açsın, karlar erisin diye...
Dostluğu ve sevgiyi; yeni doğmuş bebeklerin yüreğine yazmak isterdim, onlar büyüsün, dünyayı sarsın diye...”

SEVGİLİ DOSTLARIM;

Her birinizin tek tek bayramını en içten dileklerimle kutluyor, sevdiklerinizle nice mutlu ve huzurlu bayramlar geçirmenizi diliyorum...

Bayram vesilesi ile tüm Dünyada' ki zulme uğrayan insanları da unutmayalım!(en azından dualarımızla destek olmaya çalışalım)

Bendeniz de bayram dolayısıyla ziyaret amacıyla yollara düşenlerden olacağım, 20 gün kadar aranızdan ayrılıyorum, beni unutmayın, sizleri özliyeceğim...

SEVGİYLE VE DE MUHABBETLE...

03 Ocak 2006

ABANT YAZ VERSİYONU...

Turnalar çığlık çığlık
Dağların ötesinde...
Dinle sen şafakları
Her çığlıkta ben varım!
Bir hayal ülke var ki;
Oralarda bir yerde
Huzur iklimlerine kanat çırparım...


Sevgili Semanur; Abant kış resimleri yayınlayınca bende yaz versiyonunu yayınlayayım dedim! yazın ziyaret etmek isteyenlerin iştahını bir nebze olsun kabartayım istedim!
Yine geçtiğimiz Temmuz ayı, Batı Karadeniz gezimizden bir kuple...
Buda bizim yerli Köroğlu...

"Yürü bre Bolu beyi bu cenk amansız olacak!"(Cüneyt Arkın ve Fatma girik'in başrollerini paylaştıkları Köroğlu filminden bir replik!) Bolu beyini göremedik ama?

Hoş ama değil mi?


"Hayat yaşla değil; yaşamakta anlaşılır."ANDRE GYDE!

Bakmaktansa görmek ne erdemdir!Hayatın kendisini yaşamak dileğiyle...

"Bir çoban gezmeyi sevebilir, ama koyunlarını asla unutmaz."SİMYACI!