29 Nisan 2006

Takılara devam...

Sevgili Dostlar;
Sizler için yapmış olduğum iki takı örneği beyenilerinize sunulmak üzere görücüye çıktılar ...
Altta görmüş olduğunuz kolyeme kirazım adını taktım!


İkinci olarak görmüş olduğumuz kolyemiz sedef olup kendisinin de adını sedefim koydum!

Huzurlu ve mutlu bir hafta sonu dileklerimle...

25 Nisan 2006

YÖRESEL TATLAR...

Sevgili dostlar;
Hani şu gezelim görelim programları vardır ya işte onlardan birinden almıştım tarifi...
Yemeğimizin ismi Lenger!
Hangi yöremize ait olduğu inanın aklımda değil; bilgisi olanlar var ise bana yardımcı olursa sevinirim;
Malzemeler; ıspanak, yumurta, un, pul biber, kara biber ve tuz.
Yapılış; aynen mücver yapar gibi hazırlanıp kızartılıyor ve yoğurt ile servis yapılıyor...
Bana sorarsanız yemeğimizin ismi ıspanak mücveri ama?
Ispanağa veda etmeden önce son bir hamleydi...
Sevgi ve de muhabbetle...

20 Nisan 2006

Gn. MacArthur'un oğluna vasiyeti...

Yedigöller; seyrengah tepesi...

Tanrım, bana bir oğul ver ki,
zayıf olduğu anı bilecek kadar güçlü,
korktuğu zaman kendini bulabilecek denli cesur,
şerefli bir yenilgide gururlu ve eğilmeyen,
fakat zaferde yumuşak ve alçakgönüllü olsun.
Bana bir oğul ver ki, istekleri yaptıklarının yerini almasınve bilginin temel taşının kendini tanımak olduğunu kavrasın.
Onu kolaylık ve rahat yolundan değil,
güçlükler ve savaşımlar yolundan gönder ki,
fırtınada ayakta durmayı öğrensin.
Bunu başaramayanlara da şevkatli davransın.
Kalbi temiz bir oğul ver, amacı yüksek olsun.
Başkalarını yönetmeden önce kendini yönetebilsin.
Gülmeyi bilsin ama ağlamayı da hiçbir zaman unutmasın.
Geleceğe yönelebilsin ama geçmişi unutmasın.
Bu nitelikleri bulduktan sonra da,
yaşamın espirilerine karşı o denli yeterli duygusu olsun ki; ciddi olmakla birlikte kendisini fazla ciddiye almasın.
O na alçakgönüllülük ver ki, her zaman büyüklüğün sadeliğini,
açık fikirliliğin bilgeliğini, gerçek gücün değerini anlasın.
O zaman ben, babası, "Boşuna yaşamamışım"
diye fısıldamaya devam edebilirim.

16 Nisan 2006

ÇOCUKLARIMIZ...


Sevgili Dostlar; son birkaç gündür oğlum ve birkaç veli yüzünden sıkıntılı günler yaşamaktayım...
Birkaç velimizin ceviz kabuğunu (kızımı ittirmiş, çorapları kirlenmiş ve kulaktan dolama çocukların ağzından kuru bilgilerle ) doldurmayacak meselelerden oğlumu bana şikayet etmeleri beni ziyadesiyle üzmüş durumda...
Yine bir veli beni yolda çevirip; oğlun kızıma bu senin gerçek annen değil! bunlar senin gerçek ailen değil gibi sözler sarfettiğini, bacaklarını tekmelediğini söyledi bunun üzerine ben kendisinin çocuğuna bu olayı okulda gayet nazik ve sevecen bir şekilde sorduğum da çocuk bana; hayır teyzeciğim yok öyle birşey diyor! siz olsanız benim durumum da nasıl davranırdınız arkadaşlar?
Niye üzmüş durum da çünkü; benim oğlum bu tür ufak tefek meseleler gibi değil sık sık dayak yiyen bir çocuk; buna sebep biz ebeveynlerinin sana vurana sen de vur diye eğitmeyip sana vurana karşılık verme fakat kendini koru diye eğitmemiz midir bilinmez!
Okulların kapanmasına iki ay kalmasına rağmen bir gün gidipte dayak yediği çocukların velilerine(iyi kötü her ailenin evlatlarına terbiye verdiğini düşüdüğümden) şikayette bulunmamışımdır; ben şahsen çocuların sorunlarını birbirlerine zarar vermedikleri sürece kendi araların da çözmesinden yanayım, çocuktur kavga eder iki dakika sonra barışır öğle değil mi arkadaşlar? yanlış mı düşünüyorum yoksa?
Bu konuyu sizlerle paylaşıp paylaşmama konusun da sizleri sıkmamak adına tereddütte kaldım ve sonun da paylaşmaya karar verdim!
Oğlum hareketli ve rencide edildiğin de sinirli bir çocuk bunu inkar etmiyorum!(en fazla oturu sinirinden ağlar) fakat asla zarar veren bir çocuk değil! sınıfımız da haylaz denebilecek iki çocuğumuz var; bu çocukların popüler olduğu sanılmasından mıdır mıdır? bilinmez etkileri altında kalıyor ve zaman zaman o iki çocuğumuza ayak uydudabiliyor; geçenler de diğer sınıfın kapısını tekmeleyen ve sonra kaçan bu iki arkadaşıyla dolaşan oğlum okkanın altına gitmiş pisi pisine; tekmeleyen çocuklar kaçıyor bizim oğlan yakalanıyor karşı sınıfın öğretmeni tarafından ve kafasına vurulup müdür yardımcısına götürülüyor; çocuk ben yapmadım dese de nafile yakalanan kendisi(bunu da diğer arkadaşlarından öğreniyorum) bir çocuğumuzu velimiz okuldan almış durum da ( çözüm müdür bilinmez!)
Biz ebeveynleri olarak elimizden gelen eğitimi vermeye çalışdığımızı düşünüyorduk;inanın yerlere çöp atmayacak kadar itinalı yetiştirdik biz onu...
Şikayetlerden önce yani perşembe günü; oğlum ve sevdiği bir arkadaşı faaliyet makaslarıyla kılıç oyunu oynarken benim oğlum yanlışlıkla diğer çocuğun parmağını kesiyor ve parmağı kesilen çocuğun annesine gidiyorum özür dilemek için; çok üzüldüğümüzü, olmasını istemediğimiz bir durum olduğunu söylüyorum( hatta oğlum anne katil olucam diye öyle korktum ki diyor!) ve kadın gayet olgunlukla olur bunlar çocuklar arasın da diyor; çocuklarımız karşılıklı uyarıp( kesici aletler konusun da ) medenice ayrılıyoruz...
Hal böyleyken; kazara da olsa parmağı kesilen çocuğun annesi şikayete gelmediği halde nasıl oluyor da ufak tefek meseleler yüzünden bana geliniyor anlamış değilim!
Halbu ki bana gelmeden önce ilgili birer ebeveyn olarak kızlarına oğlumun özür dileyip dilemediğini sorsalar dı gerek bile kalmıyacaktı bu tür gereksiz konuşmalara...
Çünki oğlum özürünü dilemiş şekerini dağıtmış ve üzerine düşen ne ise yapmış...
En çok da içerlediğim nokta; ufak tefek meselelerde olsa oğluma özür dilemenin kendisini yücelteceğini asla küçük düşürmeyeceğini öğütlemiş bir anne olarak dayak atan çocukların velilerin den ve kendilerinden bir kerecik bile özür dileme olayını göremedik!
Ben bu kadar hassas davranırken çocuklar ve veliler konusun da; diğer bazı veliler niye bu kadar duyarsız ve karalama peşin de anlamıyorum!
Fazla dallandırıp budaklandırmak istemediğimden konuyu bura da kesiyor ve önerilerinizi bekliyorum...
Sevgiyle ve de muhabbetle...

10 Nisan 2006

Finduklu kurabiye...

Yoğun istek üzerine finduklu kurabiyemin tarifi;



Malzemeler;*1 paket (oda sıcaklığında margarin)
*5 bardak un
*1 yumurta sarısı(beyazını ayır)
*2 çay bardağı şeker
*1 çay bardağı sıvı yağ
*1 çay bardağı yoğurt
*vanilya, kabartma tozu
*fındık içi
Hazırlanışı; Margarini un ile iyice yoğurun (çökelek kıvamını alsın) ortasını açın; yumurta, şeker, yağ, vanilya, kabartma tozunu koy ve tekrar yoğurup şekil ver (elde yuvarlama şekil daha güzel oluyo)şeklini almış kurabiyelerimizi önce yumurta akına daha sonra da fındık içine batır ve yağlanmış tepsiye diz önceden ısıtılmış fırında hafif pembeleşinceye kadar pişir...
afiyet olsun...

05 Nisan 2006

HAFTA İÇİ LEZZETLERİ...

"Öğrendiklerini saat gibi cebinde taşı, ikide bir saati olduğunu göstermek isteyen insanlar gibi ortaya çıkarma. Eğer biri sana saati sorarsa söylersin. Ama her saat başında (sorulmadan) saat kulesi gibi ötme!" Lord Chesterfield.
Ben de bu söylemden hareketle; aşağı da iki mamanın tarifini verdim ki; diğer ikisini siz sorarsanız söyliycem:))

Sevgili dostlar;
Sizlerle hep hafta sonu lezzetlerini paylaşıcak değiliz ya...
Arada bir de böyle hafta içi kaçamakları oluyor işte...
Bayanlar gününden şahane ve iştah açıcı bir manzara...
Paylaşayım istedim...
Öncelikle nefis bir poğoça tarifi;
*2 su bardağı ılık su veya süt
*1 su bardağı çiçek veya zeytinyağı (keyfe keder)
*1 adet yumurta
*2 kahve kaşığı tuz
*1 kahve kaşığı şeker
*1 paket ınstant maya
*Aldığı kadar un (kulak memesi kıvamı)
*üzeri için yumurta sarısı, çörek otu ve susam...

Arada bir böyle tatlı kaçamaklar yapın arkadaşlar tavsiye olunur; terapi gibi...

Hayat uğraşlarınızı hayat zevklerinizin önüne koyun! bu ekmeğinize tereyağı sürmez ama işlerinizi zevkli hale getirir! diye bir söz dizesi vardır. Haksız mıyım arkadaşlar? yemek yemek de bizim hayat zevklerimizden değil midir?

Lakin herşey tadında güzel; yemek için de yaşamamak gerekli yaşamak için yemeli, bu düsturu da unutmamak gerekir diye düşünüyorum...

Havuç salatası (tarator); zeytintağında rendelenmiş havuçlar bayıltılır ve soğumaya bırakılır daha sonra içine sarımsak, yoğurt ve mayonez ilave edilir, üzerini de maydonozla süsledik mi tamamdır...


Valla Halil ibrahim sofrası...

Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına...