14 Şubat 2008

İçine sevgi katılmış Wafeller;)) (Konuyu sevgiye bağlıycam ya o bakımdan bu girizgah;)))



Önce tarif, sonra yazı;)

Malzemeler;

*3 adet yumurta
*1,5 su bardağı süt
*1 su bardağı şeker
*1/2 su bardağı sıvıyağ
*3 su bardağı un(undan una kıvam değiştiği için bence boza kıvamını tutturmaya çalışırsanız daha iyi sonuç alırsınız;);)
*kabartma tozu
*vanilya
*Bir çimdik tuz;)

Hazırlanış;Malzemeler boza kıvamına getirlir ve yağlanmış Wefel kalıbında şekillendirilir;)
Üzerien veyahut aralarına istenilen sos malzemeleri konulur ve sevdiklerinize (ahanda bu benim kalbim diyerekten) sevgiyle sunulur;))
Ben bu sefer tek tek ayırıp, aralarına şokella sürdüm, hindistan cevizi ektim, üzerinede tarçın oh mis gibin oldular;)(lakin sizler arzu ettiğiniz ve çeşitlendirdiğiniz nefis soslarla zenginleştirebilirsiniz)
Günün anlam ve önemine de uygun oldular hani;)))



Arkadaşlar! sizlerde bilirsiniz ki benim öyle günlerle pek işim olmaz;)
Bir kavramın yahut olgunun yad edilmesi bir güne sığmaz, sığdırılamaz. Hele bu konular çağ açıp çağ kapayacak nitelikte olursa...
Mesele bilinçaltı meselesi...
Bu tarz günler yaklaştıkça etrafta sıkça muhabbeti geçince ister istemez kulak misafiri oluyor ve bilinçaltınıza yerleşmesine mani olamıyorsunuz...
Hal böyle olunca; benim de içimden birşeyler karalamak geliveriyor...
Sevgi; Tüyleri diken diken eden ve her kula göstermesi nasip olmayan bir haslet...
Siz de varsa ve yön vermeyi bilirseniz şayet açamıyacağı kapı yok gibidir...
Kapılar açan, yolları çiçekli bir bahçe haline getiren, yüzleri güldüren, kalplere huzr ve coşku veren, yaşam enerjisini tabir-i caizse tavan yaptıran hatta ve hatta yılana bile deliğini dar getiren bir meseledir aslında...
Meseledir diyorum zira bu insanoğlunda artık mesele haline gelmiştir ne yazık ki!
İnsanoğlunun sevememe ve de sevgisini gösterememe gibi bir şekil ihtivası vardır (va esefa!) hemde asırlardır...
Günümüzde de sevgisizlik ve hoşgörüsüzlük hat safhaya çıkmıştır en derunundan...
Sevmek, sevebilmek kifayetsizce ve de karşılık beklemeden...
Aslına bakılırsa zordur, güçtür bu nedenle mukavemet ister, hataları görmezden gelmeyi ister, size sıkıntı (Eza) verecek durumları kaldırabilme yetisi ister, size sapa gelmiş bir yola girmeyi ve orada birlikte sapasağlam çıkabilmeyi ister, gönül testisinden doldurulmuş bir kaseyi yudum yudum bölüşmek ister, olduğun gibi, öylece kabul görmeyi ister eleştirisiz ve de kinayesiz...
Ateşe baca,
Hayat mektebinde hoca,
Yol hikeyesinde koca(dost, yardımcı, yardak) olmayı ister...
Sonrasında; kurulup Taht-ı Revan-a ,gidilir Bad-ı sabaya...
Cefaya vefa,
Vefaya sefa,
Sefaya sena gerek fütursuz...
Beyindeki film kareleri toplanamıyorsa bir karede, seneryoya film karesi ister...
(Biri beni durdursun zira gönül denizim derya olmuş çağıldamakta...;)))
Nerde kalmıştık?
Sırasında, acı bir kahveye şeker,
Ağdalı bir tatlıyı limon iyi keser,
Aşık her daim hasret çeker,
Ceylan ahu olur seker,
Sevgi, karanlığa beş çeker...
Gönül aynasından, daha fazla simalar yansıtabilmek dileğiyle...
Muhabbetiniz daim ve sevgiyle bütünleşmiş bedenler kaim olsun...
Şükran Altun Battal.