27 Mayıs 2008

Çatlak poğoça ve kır pidesi;)



Efendim işte geldi tarif sıcak sıcaaaak;)

Malzemeler;

*1 su bardağı yoğurt
*1 su bardağı sıvı yağ
*2 adet yumurta(oda ısısında olursa tercihimiz)
*1 tatlı kaşığı karbonat
*tuz
*Poğoça kıvamı verebilecek kadar un;)

İçine;

*1 adet kuru soğan
*250 gr. kadar kıyma
*ince kıyılmış maydanoz (yarım demet yeterli olabilir)
*1 Çorba kaşığı teryağı, tuz, kara biber ve arzu edilen diğer baharatlar;)

Hazırlanış;

İnce kıyılmış soğanlar tereyağında pembelştirilir sonrasında kıyma ilave edilir ve kavurmaya devam edilir ardındanda maydanoz ve hop soğuması için yan tarafa;)

Derin bir kaba; un,tuz ve karbonat birlikte koyulur ortası açılır sırasıyla; yumurtalar, sıvı yağ ve yoğurt koyulur bebek topuğu yumuşakklığındaki hamurumuz elde edildikten sonra minik parçalar koparılır ve ortasına harcımızdan istenilen ölçüde bırakılır , poğoça formu verilir,üzerine yumurta sarısı ve çörek otu sürülür ve tepsiye dizilir akabinde de 170 derecelik fırına 40 dakika pişmesi için gönderilir...

Kokusu gelmiştir umarım;))

Sonrası mis misssssss...



Kır Pidesi Malzemeleri
5 Su bardağı un
yarım paket yaş maya
1 çay bardağı sıvı yağ
2 çorba kaşığı yoğurt
tuz
alabildiği kadar su

İç Malzemeleri için
Kır pidesinin iç malzemesi peynirli, kıymalı, patatesli, ıspanaklı yapılabilir.

PATATESLİ İÇ HARÇ
3 adet patates, haşlayıp ezilir içine nane,tuz ve biber koyulur.

Püf noktası;fırından çıkar çıkmaz teryağı sürülmesiymiş bilgilerinize arzolunur;)

Afiyet bal şeker; sevgi nizaya beş çeker;)
Muhabbetle...

Tarifler sevgili komşum Nurandandı ;unuttum tekrar alıp sizinle paylaşıcam;)
Önce resimler sonra tarif;)))

Muhabbetle...

12 Mayıs 2008

Milföy ve yufka izdivaçlı börek, dondurmalı balkabağı tatlısı;)





Efendim böreğimiz yufka ve milföy hamurundan müteşekkil olup çıtır börek havası vermektedir;)

Nasıl bu havayı verdiğimize gelince;

Öncelikle yağlamış olduğumuz borcamımıza milföy hamurlarını bir güzel dizdik; sonrasında annem usulü de dediğimiz şekilde; yufkaları tek tek ve aralarına bol lor peyniri ve sütlü, yağlı, yumurtalı harcımızdanda sürerek bohça bohça işlemi tamamlayıp akabinde de en üstüne bir sıra daha milföy hamuru dizip yumurta sarısı sürdükten sonra 180 derecelik fırında kızarıncaya kadar pişirip istenilen hoşlukta kesip servise hazır hale getiriyoruz e hadi kolay gelsin hünerli hanımlar...



Balkabağı tatlımız bilindiği üzere fırında yahut tencerede yapılabilir ben tencereyi tercih ettim (pratik olması açısından;)) kabaklarımızı bir güzel hörmetli şekilde dilimledim ve üzerine arzu edilen miktarda (e biz biraz tatlı seviyoruz;) şeker ilave edip kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirdim soğuduktan sonra üzerine dondurma koyarak serviz yaptım ve afiyetle yedim;))

Afiyet bal şeker; sevgi nizaya beş çeker;)))

Tüm yorum gönderen arkadaşlarıma ikramım olsun;)

Muhabbetle...

05 Mayıs 2008

Dondurmalı irmik helvası;)



Malzemeler;

*125 gr Tereyağ ya da Margarin
*1,5 su bardağı irmik
*1 su bardağı şeker
*2 çorba kaşığı tuzsuz fıstık
*1 çorba kaşığı kuru üzüm
*1 su bardağı süt
1 su bardağı su

İçine;Arzu edilen lezzette dondurma;)

Hazırlayalım;

Derin ve mümkünse teflon bir tencere içinde yağımızı bir güzel eritelim ; sonrasında irmiklerimizi ilave edelim ve bir güzel pembeleşinceye kadar kavuralım.Fıstıklarıda ilave edip birkaç kez daha tahta kaşıkla karıştıralım.Hemen akabinde de; Su, süt ve şeker ilave ettikten sonra üzümleride koyup tencerenin kapağını kapatıp hafif ateşte suyunu çektirelim.
15-20 dakika bekledikten sonra karıştırıp 2 çorba kaşığı kadar şeker serpelim (ki helvamız daha bir göz alıcı ve parlak olsun) tencerenin kapağını tekrar kapatıp demlendirin.

Eveeeeeet şimdi bir kase edinelim ve kaseyi ıslatalım; içine ince bir tabaka halinde helvamızı bastırark yerleştirelim ortasınada dondurmamızdan 1 top kadar koyalım ve tekrar helvayla kapatalım, ters çevirip tarçın lezzetiyle ikram edelim...

Bol muhabbetli günlerde serinlik niyetiyle afiyet olsun efendim;)



Muhabbetle...

02 Mayıs 2008

Karar verebilmek bilgelik gerektirir;)


Öykümüz ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zamanında geçer... Lao Tzu bu öyküyü çok sever, sık sık anlatırmış hatta...

Efendiiiim köyde bir yaşlı adam varmış... Çok fakir... Ama karal bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki... kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış... "Bu at, bir at değil benim için... Bir dost... İnsan dostunu satar mı?" dermiş hep... Bir sabah kalkmışlar ki, at yok... Köylü ihtiyarın başına toplanmış... "Seni ihtiyar bunak... Bu atı sana bırakmıyacakları çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler... İhtiyar "karar vermek için acele etmeyin" demiş... Sadece "at kayıp" deyin. Çünkü gerçek bu... Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihszilik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez... Köylüler ihtiyar bunaga kahkahalarla gülmüsler.
Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansizin dönmüs.. Meger çalinmamis, daglara gitmis kendi kendine.. Dönerken de, vadideki 12 vahsi ati pesine takip getirmis.
Köylüler, ihtiyar adamin etrafina toplanip özür dilemisler..
"Babalik" demisler.. "Sen hakli çiktin.. Atinin kaybolmasi bir talihsizlik degil adeta bir devlet kusu oldu senin için.. simdi bir at sürün var.."
"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demis ihtiyar.. Sadece atin geri döndügünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getirecegini henüz bilmiyoruz. Bu daha baslangiç.. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkinda nasil fikir yürütebilirsiniz?.."
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemisler açiktan ama, içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmisler..
Bir hafta geçmeden, vahsi atlari terbiye etmeye çalisan ihtiyarin tek oglu attan düsmüs ve ayagini kirmis. Evin geçimini temin eden ogul simdi uzun zaman yatakta kalacakmis.
Köylüler gene gelmisler ihtiyara..
"Bir kez daha hakli çiktin" demisler. "Bu atlar yüzünden tek oglun bacagini uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak baskasi da yok.. simdi eskisinden daha fakir, daha zavalli olacaksin" demisler..
İhtiyar "Siz erken karar verme hastaligina tutulmussunuz" diye cevap vermis. "O kadar acele etmeyin. Oglum bacagini kirdi. Gerçek bu.. Ötesi sizin verdiginiz karar.. Ama acaba ne kadar dogru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacagi size asla bildirilmez.."
Birkaç hafta sonra, düsmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldirmis. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çagirmis. Köye gelen görevliler, ihtiyarin kirik bacakli oglu disinda bütün gençleri askere almislar. Köyü matem sarmis. Çünkü savasin kazanilmasina imkan yokmus, giden gençlerin ya ölecegini ya esir düsüp köle diye satilacagini herkes biliyormus.
Köylüler, gene ihtiyara gelmisler..
"Gene hakli oldugun kanitlandi" demisler. "Oglunun bacagi kirik, ama hiç degilse yaninda. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oglunun bacaginin kirilmasi, talihsizlik degil, sansmis meger.."
"Siz erken karar vermeye devam edin" demis, ihtiyar.. Oysa ne olacagini kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oglum yanimda, sizinkiler askerde.. Ama bunlarin hangisinin talih, hangisinin sanssizlik oldugunu sadece Allah biliyor."
Lao Tzu, öyküsünü su nasihatla tamamlarmis, etrafina anlattiginda:
"Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkiniz kalmaz. Hayatin küçük bir parçasina bakip tamami hakkinda karar vermekten kaçinin. Karar aklin durmasi halidir. Karar verdiniz mi, akil düsünmeyi, dolayisi ile gelismeyi durdurur. Buna ragmen akil insani daima karara zorlar. Çünkü gelisme halinde olmak tehlikelidir ve insani huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi baslar. Bir kapi kapanirken, baskasi açilir. Bir hedefe ulasirsiniz ve daha yüksek bir hedefin hemen oracikta oldugunu görürsünüz."

MUHABBETLE CANLAR!