26 Mart 2008

Çikolatalı toplar;)



Malzemeler;

*Ana malzeme; tabiki de petit beuere bisküvi (kakolusundan)

*1 çorba kaşığı tere yağı
*6 çorba kaşığı süt
*1 avuç kadar kuru üzüm
*1 adet kırmızı elma rendesi
*1 adet portakal kabuğu rendesi
*1 paket bitter çikolata
*Bulamak için hindu cevizi;)

Robottan çekilmiş bisküvi, çikolata; diğer malzemelerle hallihamur edilir ve form verilir ...

Tarifimizden 15 adet top çıkıyor, fazla sayıda toplar için lütfen malzemeyi ikiye katlayıveriniz;)))

Afiyet, bal, şeker; muhabbet nizaya beş çeker;)))

20 Mart 2008

Pastahane usulü un kurabiyesi;)

Muhabbet gönüllüsü dostlarım; fotolar konuusunda zaman zaman gözünüzü tırmalıyorum kusura bakmayınız, elim mi titriyor?, yaşlanıyor muyum? bilmem;))))Hattaaaaa ben bilmem beyim bilir;))))))))))))))

Bazen nefis görüntüleri nefis aksettiriyorum,bazende ahanda böle oli;)


Karadeniz'li bir arkadaşım vardı kulakları çıNlasın Emel;)
Kendisi uzun süre pastahanelerde çalışmış ve leziz mamalArın yanında püf noktalarınıda öğrenmiş...
Meslek sırrı dedi ama beeeeeeen şirinliğimle öğrenmeyi başardım;)))

Efendiiiim buyurunuz tarife;

Ariflerime tarif gerekmez ama olsun ben yinede vereyim;)))

Malzemler;

1 paket tereyağı veye margarin (tabi pastahaneerde özel kutu yağlardan kullanılıyomuş bunuda bilin istedim;)
Yarım çay bardağı sıvı yağ
3/4 su bardağı pudra şekeri
4 yemek kaşığı buğday nişastası
4 su bardağı un

Hazırlanış;

Malzemeleri bir güzel (bebiş topuğu yumuşaklığında;))) yoğuralım, ister yuvarlak isterseniz de (şayet usulüne uygun olsun, pastahane işi olsun da derseniz; rulo yapın ve küçük küçük kesin, üzerinede çatalla şekil verin doğru fırına (180 derce, önceden hararetlendirilmiş;) gönderiniz 20 dk yeterli oluyor, henüz beyaz iken çıkarınız ve üzerine pudra şekeri serpiniz...

Afiyet olsun!

Neffis bir tat;)




Kulağa küpe mahiyetinde;)

Kısa kısa...

"İyi bir konuşma mini etek gibidir. İlgiyi çekecek kadar kısa, esası kaplayacak kadar uzun...

*"İyi" iseniz bütün işleri size yüklerler. Hakikaten "İyi" iseniz, yaparsınız.

*"Dün" tecrübedir, öğren. "Yarın" tahmindir planla. "Bugün" fırsattır, kullan.

*Zaman, bir insanın harcayabileceği en kıymetli şeydir.

*Bilmeyen ve bilmediğini bilen çoktur, eğitin.

*Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, uyandırın.

*Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, uzaklaşın.

*Bilen ve bildiğini bilen liderdir, takip edin.

*20 yıllık tecrübe, 1 yıllık tecrübenin 20 defa tekrarı değildir.

*Gözlerinizi hedefinizden ayırırsanız, engelleri görmeye başlarsınız.

*Doğru yolda olsanız bile, durursanız biri sizi ezecektir..!

*Her işini başkasına yaptıranlar için imkansız yoktur;)))

Muhabbetle...

18 Mart 2008

Kınalı kuzular; Vatan size minnettar!



Ben susayım, gönüllerin tercümanı konuşsun:

Çanakkale Şehitlerine...

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.



Mehmet Akif Ersoy

15 Mart 2008

Pratik kır pidesi;)


İşte hanımlarrrrrr...
Hafta sonu kahvaltılarınıza baş konuk şahane ve bir o kadarda pratik ev perisi usulü kır pidesi tarifi;

Malzemeler;

1 su bardağı süt(ılık)
1 su bardağı su(ılık)
1 yemek kaşığı şeker
1 adet ınstant kuru maya
1 kahve kaşığı tuz
1 su bardağı zeytin yağı
Bebek topuğu yumuşaklığında hamurluk un;)

Buda benden Püf noktası;eğer vaktiniz mayalanmaya yetmiyorsa; haşlanmış bir adet patatesi ezin ve hamura ilave edin, böylece beklemeye gerek kalmadan fırına gönderebilirsiniz;)

İçi için;

Arzu edilen(elde ne varsa) zeytin ve de peynir çeşitleri;)

Üzeri için; yoğurt

Hazırlanış;

Ilık su , süt ve şeker bir güzel karıştırlır içine zeytinyağı koyulup tekrar karıştırılır sonrasında unumuz ve tuzumuz ilave edilir ve 1 saat mayalanmaya bırakılır...
Mayalanan hamurumuzdan istenilen büyüklükte parçalar koparılıp elimizle açtıktan sonra içine iç malzemesi koyup her iki tarafından sıkıştırılıp pide formu verilir...
Üzerine yoğurt sürülür,
Tepsiye dizilir; 20 dakika kadarda tepside mayalandırılan pidelerimiz önceden ısıtılmış 180 derecelik fırına gönderilir, kızaran pidelerimiz sıcak sıcak kahvaltı sohbetine dahil edilir...

Afiyet olsun...

Sevdiğiniz ve olumlu enerji aldığınız dostlarınızla;güzel ve güzel olduğu kadar da özel bir hafta sonu diliyorum...

Muhabbetle...

11 Mart 2008

Ben buldum! Ben buldum!;)))

Aparatif icatlarım;)
1-Tadı geliştirilmiş yumurtalı ekmekler;)


Yumurtalı ekmeklerimizi bildiğimiz usül kızartıyoruz ve üzerine bal gezdirip, tarçın serpiyoruz; taze lokma tadında süpper bişey oluyor...


2-Veeee pratik tava pizzası...


Tava pizzamızda;
Yumurta, süt, galeta unu ve içine istenilen ve yakıştırılan yiyecek parçacıkları(salam, sosis, sucuk hatta ve hatta;taze biber çeşitleri, peynir, maydonoz,domates v.b;)Yumurta ve süt çırpılır içine galeta unu ve biraz tuz ilave edilir ve yağlanmış tavada alt üst pişirilir, ikinci yüzeyi çevirdikten sonra üzerine kaşar dilimleri konur (ki sıcağıyla erisin;)Sonra yanında arzu edilen bir içecekle servis yapılıııır...
Bendeniz üzüm kompostosu yapmıştım onunla ikram ettim(benim seçici ve iştahsız oğluşuma)
Çocuklarınız benim oğluş gibi seçiciyse şayet; yedirmek istediklerinizi bu tarz karışımlara ilave ediniz ve sonucu ironik bir gülümsemeyle seyre dalınız;)

Annelerin gücü adınaaaaaaaaaaa!
Güç bizde artııııııııık;)))

Muhabbetle...

06 Mart 2008

Tarçınlı boncuklar;)

Bu sevgili ülkü'nün...


Geçen hafta arkadaşım sevgili Ülkü davetime icabet ederken yanında bu güzel, güzel olduğu kadarda lezetli kurabişleri getirmişti bizde afiyetle yemiştik...
Sizler de bilirsiniz ki; önce tadına bakarım daha sonra beyenirsem yayınlarım buda benim samimiyetim diye düşünüyorum...
Laf olsun, site dolsun diye değildir tariflerimiz hepsi denenmiş ve onay görmüş tariflerdir;)
Gelelim sadede;

Malzemeler;

*1 paket oda ısısında margarin yahut tereyağı
*4 yemek kaşığı tepeleme toz şeker
*Vanilya
*Yarım limonun suyu (işte püf noktası)
*Kabartma tozu
*3-3,5 su bardağı un (bebek topuğu yumuşaklığı;)
Not; Kulak memesi yumuşaklığı söyleminden kurtulmak istedim zira bana fenalık geldi;)))

*1 su bardağı ceviz

Piştikten sonraki bulama harcı;

*1 su bardağına denk gelecek ölçüde; tarçın ve toz şeker karışımı

Bunlarda bendenizin kurabişleri;)


Hazırlanış;

Şeker, limon suyu , vanilya margarin ile bir güzel hemhal edilir daha sonra un, kabartma tozu itinayla, naif bir şekilde hamura ilave edilir (bebiş topuğu kıvamına getirilen hamura ceviz de eklendikten sonra minik minik düğmeden büyük, bocuktan küçük olmıyacak şekilde form verilerek tepsiye dizilir ve önceden ısısı ayarlanmış fırına selametle gönderilir;)
Fırında hafif pembeleşen kurabişler sıcak sıcak bulama harcımıza bulanır ve servis tabağına inci misali dizilir, artan harcımız ziyan edilmez heyecanla kurabişlerin üzerine dökülür...

Mis missssssss...
Mutlaka deneyin ve sevdiklerinizle, cananlarınızla muhabbetle paylaşınız ve sonucu şu fakire bildiriniz;)

Dudaklara tebessüm babından;)

*Eğer Dünya delikanlı olsaydı; yuvarlak olmazdı;)))

*Bu tüp bebek hatalı; gaz çıkarıyor;)

*Size yapılamsını istemediğiniz şeyi; başkasına yapın çok zevkli oluyo;))))

*Selam! ben Aydan Şener; Hadi ya ben de Dünya'dan Neil Armstrong;))

YÜZÜNÜZDEN TEBESSÜM, GÖNLÜNÜZDEN VE AKLINIZDAN İYİ NİYET EKSİK OLMASIN...

Dipnot; muahabbet gönüllüsü dostlar; kurabişlerimizin bir adı yoktu adını ezanla kulağına koydum hayırlı uğurlu olsun vatana millete;)))

02 Mart 2008

Maskeli binler;)


Muhabbet gönüllüsü dostlarım;
Kelime oyunlarında bu sefer ayna söz konusu edilmiş, bende başta Hüzünümbazım arkadaşıma söz vermem hasebiyle acizane birşeyler karalıyayım istedim;
Samimiyet, içi dışı bir insan, mert, özü sözü bir, aldığının verdiğinin muhasebesini tutmayan, tabir-i caizse; ücrette geri, hizmette ileri...
Diyeceksiniz ki nerdeeeeeee...
Aynen öyle, evet nerdeeeeee?
Ben merkezci, egosu yüksek, tatminsiz insanoğlu...
İçi başka konuşur, dışı başka...
İç dışa, dış içe bir çevriliverserk de devriliversek...
İç dış muvazenesi sallantılı, çalkantılı hatta depresyonlu anaforlar yaşayan maskeli yüzler değil! (malesef esefli bir dram ama öyle) maskeli binler ihata etmiş(kuşatmış) Dünya çölünü haberimiz var ama; yok ikliminde dolaşıyoruz gözümüz kapalı...
Söz ustası, kelam mahiri mevlana celaleddin-i Rumiiii...
Ne hoş dilbeste deruhde etmiş gönüllere; Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!
Olmak isteyen var olmak istemeyen var...
Bir gurup der ki; afedersiniz amiyane bir tabir kullanacağım; sıkıysa ol!
Diğer gurup der ki; ne gerek var canım asl olan nabza göre şerbet vermektir; ver şerbeti geç...
Bu kısım; ister her daim iltifat;)
Eee aslına bakılırsa iltifat marifete tabidir;)))
Varsa marifet neden olmasın iltifat;)
Gerçi her daim iltifat beklemek Riya imiş haberiniz olsun...
Doğru olsam ok gibi fırlatırlar beni, eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni...
Buyurrun burdan yakın!
Ayıklayın pirincin kayalarını;)
Mert insan mı kaldı sevgili dostlar?
Yüze karşı dost, enis, arkadan dillenen düdük...
Peki ama nereye kadar?
Zamanın deruhte ettiği yollarda yürürken hesapsız, elbet verilecek yeri vardır hesabın...
Muhasebeyi her öğün yapmak lazım?
Öyle gelir gider maddi hasaplardan bahsetmiyorum, nefis ve vicdan muhasebesinden bahsediyorum;Düşünün bir kere!
Hesaplarımız yıllık mı olsa daha az riskli olur yoksa günlük, mutat mı olsa?
Zannımca; günlük, taze taze olursa, hata riski sıfıra indirgenebilir haddizatında...
Kişi yastığa Ser'i koyunca rahat bir nevme dalabilsin, yoksa uykununda tadı tuzu olmaz, olamaz...
Belkide işimize öyle geliyordur ha ne dersiniz?
Eleştirilmek, gerçeklerle yüzleşmek kimsenin harcı değildir belkide...
Keşke sapla samanı ayıracak bir ayna olsaydı...
Hanende bir ayna düşün!
Ayna ayna söyle bana;)))
Hanene girenlerin iç özelliklerini gösteriveriyor DAN! diye;)
Hani benim kalbim temiz, kalbe bakıcaksın diyenlere sözüm!
Valla göremiyorum ki ne diyeyim ben şimdi?
Lakin göz görmeyince gönülde katlanıveriyor umarsız...
Neyse biz yine hüsn-ü zannımızı bozmayalım ve diyelim ki;
Güzel gören ,güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır...
Muhabbetle...
Şükran Altun Battal.